
‘’Almanya’da Türk İzleri’’
TÜRGEM Derneğinin 26 Nisan 1925 günü düzenlediği ‘’Almanya’da Türk İzleri’’ konulu konferansta Yönetim Kurulu Başkanı Remzi Uysal’ın okuduğu Almanca metnin, Türkçe’ye çevirisidir!
——————————————-
‘’Türkler’in Almanya’da gizli kalmış tarihi’’
Halep´ten Baden-Würtemberg eyaletine sürülen izler!
(Soldan ailesi ve Alman filozof Göthe…)
Sayın bayanlar ve baylar,
Benden önce konuşan arkadaşlarım “Türkler ve Kültürleri”yle ilgili çok ilginç, önemli bilgiler verdiler. Kendilerine çok teşekkür ederim.
Lübeck’te bir dönem eğitim müdürlüğü yapmış olan sayın Dr. Peter Wendt ve sınıf öğretmeni, daha sonra Gotthard-Kühl-Schule’de okul müdürlüğü yaptığı yıllarda sayın Matthias Isecke-Vogelsang ile, aralarında Türk öğrencilerin de bulunduğu bir okulda, birlikte çalıştığım kişierdi.
O yıllar için kendilerine ayrıca teşekkür ederim.
Sayın Simone Becker‘de yabancı çocukların yaşlarına uygun sınıflara çıkmaları için, İkinci Dil Almanca (DaZ) sınıfların önemini anlattı.
Benim bugünkü konuşmamın çıkış noktasını, Türkler’in Almanya’daki İzleri’ni sunmak, bu arada sizleri, yaklaşık 750 yıl geriye götürmek, kısa bir tarihi yolculuğuna çıkmak oluşturuyor.
Almanya’ya gelen ilk Türkler, misafir işçiler değildi. Almanya’ya ilk gelen, daha doğrusu getirilen Türkler, savaşlarda esir alınan Türk askerleri ve subayları idi.
1271-72 yıllarında son olan IX. Haçlı Seferi yapıldığını tarih kitapları yazar.
Bugünkü Suriye’nin kuzeyinde bulunan Halep kenti yakınlarında Selçuklular ile Haçlılar arasındaki savaşta pek çok Selçuklu subayı Haçlılar tarafından esir edilir. Savaştan sonra bu subaylar Beyrut, Kıbrıs ve Cenova üzerinden Almanya’ya, Baden-Würtümberg eyaletine getirilirler.
Savaşlarda subay esir almak, o yıllarda da pek önemli sayılır, övünme nedeni oluşturur. Dahası bunlar, Würzburg’daki kilisede vaftiz bile edilir, daha sonra esir pazarlarında köle olarak satılırlar.
Selçuklu subayları at yetiştiriciliğinde usta olduklarından götürüldükleri yerlerde yüksek paralarla müşteri bulurlar. Çünkü at demek; o yılların savaşlarında tank demek.
Bu subayların birinin adı, tarihe Mehmet Sadık Selim adıyla geçmiştir.
Selim bir sağlık subayı olduğundan, Kutsal Roma Germen İmparatorluk ordusunda görevlendirilir. Yıllar sonra, Alman ordusunda verdiği hizmetten sonra, bağışlanır, özgürlüğüne kavuşur.
Köle olmaktan kurtulan Mehmet Sadık Selim, Baden-Würtemberg eyaletine yerleşir.
Ben bu bilgilerin büyük bölümünü Türk tarihçi sayın Dr. Latif Çelik’in ‘’Almanya’da Türk İzleri’’ kitabından edinmiş bulunuyorum.
Tarihçi Dr. Latif Çelik Würzburg kentinde yaşadığı gibi, Alp Medya´nın, Almanya´daki Türk Medya Grubunun sahibidir.
Mehmet Sadık Selim, Latince ve Arapça’da da bildiği, iyi bir hekim olduğu ve komşularına da sağlık konusunda hizmet verdiği için, yöresinde sevilen biri olmuştur.
Türk olduğu için komşuları, yöre halkı kendisini ‘’Sultan’’ diye çağırmaya başlarlar. Bu isim babalığının başlatıcısı Kont Lechmotir olmuştur.
Zaman içinde Sultan adı Soldan kelimesine dönüşür. Mehmet Sadık Selim XIV. Yüzyıl başına kadar Müslüman olarak yaşamıştır.
Kont Lechmotir, Selim Sultan´ı 1305 yılında taftiz ettikten sonra koruması altına da almış ve ona Johann Soldan adını da vermiştir.
Prof. Robert Sommer, Forschung und Vererbungslehre kitabında (Şecere Araştırmaları ve Soybilimi) Alman filizof Göthe´nin annesinin bile kökeninin Soldan ailesine uzandiğını yazar. Soldan ailesinin en yaşlısı, Soldan Holding’in başkanı Felix Soldan, Dr. Latif Çelik ile 2003 yılında yaptığı bir söyleşide de, Göthe’nin annesinin de Soldan ailesinin soyundan geldiğini ileri sürer.
Göthe’nin anne tarafının Soldan ailesine uzanmış olduğu iddiaları çiddi şekilde araştırmaya değer.
Bölgedeki Kolt Lechmotir´in Sadık Selim Soldan´a o kadar değer verir ki; ona bir Türk arması hediye eder.
Bugün Baden Württenberg ve Hessen eyaletlerinde Soldan soyadı ile yaşayan pek çok önemli meslek sahibi, iş insanı, akademisyen, bilim insanı vardır.
Daha sonra Sadik Soldan, Rebeca Dohlerin ile de bir evlilik yapar. Bu evlilikten 3 erkek çocuğu dünyaya gelir. Bu aileden gelen bireylerin IXX’uncu . Yüzyılın sonlarına değin Hessen eyaletinde yaşadıkları bilinmektedir.
Kont Lechmotir´in aileye hediye ettiği arma’da, bir elinde kılıç, diğer elinde ok tutan sarıklı bir Türk silüeti bulunuyor. Bir aile mirasi olarak nesilden nesile taşınan arma´yı, Soldan ailesinin soyundan gelen Hans Soldan’nın da avukatlık bürosunun amblemi olarak kullandığını Dr. Latif Çelik yazar.
Almanya´ya getirilen esir Türkler sadece yukarda sözünü edilen Selçuklu Türk subayından ibaret değildir.
1529 ila 1683 yıllarındaki Viyana kuşatmaları sonunda binlerce Osmanlı askeri ve subayı da esir alınmıştır.
Hatta sonraki yıllarda, Osmanlı devletinin zayıflaması üzerine Osmanlı topraklarından pek çok Türk kadını ve kız da esir edilmiş, bunlar, Bavyera ve Baden Würtenberg eyaletlerindeki kiliselerde vaftiz edildikten sonra, erkek esirler gibi saraylarda çalıştırılmışlardır.
Tarihçi Dr. Latif Çelik, kilise arşivlerinde yaptığı araştırmalarda 100 kadar Türk kadınının kimliğini tespit etmiştir.
Dr. Çelik’in açıkladığına göre, Alman Tarihçiler Birliği Başkanı Prof. Dr.Hartmut Heller, bu esir Türk kızların 700’üne ait belgeyi elde etmiş.
1683 yılında, II. Viyana kuşatmasından sonra, Almanya ve Avusturya’nın Türk kahvesi ile de tanışmış olduğunu biliyoruz.
II’nci Viyana Kuşatması’ndan sonra Würzburg’a getirtilen 219 Osmanlı esirinden biri olan yaşlı Karakoyunlu Mehmet Sadullah Paşa, Dom Kilisesi önünde bir halı üzerine oturarak, Almanlar’a ‘’ilk kahveyi” 2 Mayıs 1697 tarihinde tanıtmıştır.
Türk Kahvesi’ni acı bulup, kaçan kimi Alman’a ‘’gelin size şeker de veririm. Kahveye şerbet de katarım’’ deyip, Würzburg kentindeki Almanları kahveye ısındırmaya çalışmıştır.
Würzburg’da Türk Kahvesi’ne ilk alışanların öncelikle Alman kadınlarının olması ilginçtir. Bugün Würzburg’da Katolik kilisesinin arşivinde, Mehmet Sadullah Paşa’nın halı üzerinde oturan bir resmi bulunmaktadır.
Haydn, MozartT, Beethoven gibi dünyaca ünlü müzik ustalarının da Türk müziğinden etkilendikleri bilinir. Kimi Türk besteci, müzisyen uluslararası platformlarda bu konuda tezler sundukları bilinmektedir.
Geleneksel olarak Lübeck’te açılıp, yine Lübeck MuK halle’de sonlanacak olan ‘’Schleswig-Holstein Müzik Festivali’’ bu yıl, 05 Temmuz ila 31 Ağustos 2025 günleri arasında müzik metropolü İstanbul’a ve Türk piyanist Fazıl Say’a odaklanacak.
Programda özel bir yıl dönümü de yer alıyor: ‘’Almanya’nın en büyük Müzik Festivali, Schleswig-Holstein Müzik Festivali, 40’ıncı yılını kutluyor.’’
Ben Almanya’da ne zaman bir eczaneye girsem, orada ‘’Em Eukal’’ şekerini gördüğümde, Türk kökenli Soldan ailesini düşünürüm.
Em Eukal şekeri Soldan ailesinin ‘’Soldan Holding’ine’’ aittir. Tarihçi Dr. Latif Çelik, Soldan ailesi ile ilgili yaptığı bu araştırmalarına “Türkler´in Almanya´da gizli kalmış bir tarihi”der.
Tarihçi Dr. Latif Çelik, Almanya Aristokrasisi içinde önemli yeri olan SOLTAN Holding’in eski sahibi Felix Soldan ile 2003 yılının Mart ayında bir söyleşi yapar. Felix Soldan kendisine: “Almanya´nın en yaşlı ve en eski Türkü benim” der.
Türklerin Almanya’da izleri XIII. Yüzyılda Almanya’ya getirilen esir Selçuklu Türk subayları ile başlamış olsa da, bugün yaşadığımız Almanya’nın büyük şehirlerinde ve hatta bizim bugün yaşadığımız Lübeck’te de Türklerin bıraktığı bazı izler daha vardır.
Almanya’da bugün yaklaşık 3 milyonun üzerinde Türkiye kökenli insan yaşamaktadır.
2 Mayıs 2024 günlü güncellenen ‘’Doğum Yeri ve Vatandaşlık Durumuna’’ göre Almanya’da yaşayan Türk vatandaşlarının sayısı 1.548.095 olup, bu nüfusun 372.720 si Almanya doğumlu iken, 1.175.370’ i Almanya dışında doğmuştur. .
23.10.2015 tarihli verilerine göre Federal Almanya’da yaklaşık 80 bin irili ufaklı Türkiye kökenlilerin işyeri vardır. Bu işyerleri yaklaşık 330 bin kişiye iş yeri sağlamaktadır.
Bu işyerlerinin yıllık cirosu yaklaşık 35 milyar Euro’ya ulaşmıştır.
Bugün Lübeck kentinde 170 ülkeden insanların yaşadığını biliyoruz.
Türkiye´den gelenlerin sayısı 8 bin 500 dolayındadır. Türkiye kökenli bu insanların Lübeck’te imbis, taze sebze / meyve marketleri, kasap, berber, lokanta, butik, kahvehane, seyahat acentası,
otomatik – oyun salonu, benzinlik gibi yaklaşık 50 işyeri bulunmaktadır. Bunların sadece yaklaşık 20’si Dönerci dükkanıdır.
Bu işyerleri sahiplerinin hepsinin erkek olduğunu düşünüyorsanız, yanıldığınızı söyleyebilirim. Pek çoğumuzun her gün önünden geçtiğimiz bu işyerlerin bazı sahipleri Türk kadınlarıdır.
Modern ve laik Türkiye Cumhuriyeti´nin kurucusu MUSTAFA KEMAL ATATÜRK’ün, pek çok Batılı ülkelerden önce 1936 yılında çıkardığı ‘’Medeni Kanunla’’, Türk kadınına verdiği erkeklerle eşit haklar sayesinde Türk kadını siyasette seçme ve seçime hakkı ile çalışma ve ticaret yapma hakkına da kavuşmuştur.
İşte bugün o Türk kadınların torunlarından bir kadın, Lübeck’te önemli bir işyeri sahibi olmuştur.
Ben sevgili Dr. Peter Wendt ve sevgili Matthias Isecke-Vogelsang ile 25 Mart günü, bir Türk kadınının işlettiği Wienercafe’de oturup, bugünkü toplantımızın ayrıntılarını konuştuk.
Bugün Türkler, Federal Almanya genelinde sahip moldukları, pek çoğu aile şirketi olan 80 binin üzerinde işyeri, 350 bine yakın istihdam yarattığı gibi, 35 milyar Euro yıllık cirosuyla ekonomiye değerli katkı sağlamaktadırlar.
TÜRGEM derneği bugün yaptığımız konferansın ilkini, TAVAK Başkanı Prof. Dr. Faruk Şen, Dr. phil. Hıdır Çelik ve Schleswig-Holstein Eyaleti Halkla İlişkiler Merkezi müdür yardımcısı Dr. Klaus Kellmann ile 12 Kasım 2015 günü, Lübeck Yüksek Halk Okulu (VHS) II. binası Falkenplatz adresinde düzenlemişti.
Bu konferansımız, 12 Kasım 2015 tarihli konferansın tekrarı gibi görünse de, niteliği itibariyle belki Almanya genelinde pek sık görülmeyen toplantılardan birini oluşturmaktadır.
Biraz da yakın tarihlere bakacak olursak, Kurfürst Carl Theodor von Falz, Schwetzingen Saray bahçesine 1779 yılında bir cami yaptırmıştır.
1961 yılında Almanya’ya sözleşmeli ‘’misafir’ işçi’’ olarak gelmeye başlayan Türkler bayram namazını, 1965 yılında Schwetzingen’deki bu camide kılmışlardır.
Osmanlı Prusya ilişkileri ile Berlin’de ilk Türk Büyükelçiliği açılmış, ilk Türk Büyükelçisi Resmi Efendi 1763 yılında 15 kişilik bir heyetle Berlin´de göreve başlamıştır.
Büyükelçi Resmi Efendi’nin Berlin’deki görevi Osmanlı devletinin Batı ile ilişkilerinde bir dönüm noktası olduğu gibi, ilerleyen yıllarda Osmanlı – Prusya ittifakının temellerinin atılmasına da öncülük etmiştir.
Büyükelçi Resmi Efendi’nin elçiliği sırasında Osmanlı ile Prusya arasındaki diplomatik ilişkiler gelişmeye başlamış olup, iki devlet arasında ilk temaslar resmiyet kazanmış, Osmanlı Devleti Avrupa’daki güç dengelerini daha yakından izlemeğe başlamıştır.
FOCUS dergisinin Genel Yayın Yönetmen Yardımcısı Markus Krischer 7 yıl gibi bir araştırma sonunda, 1683 yılında Viyana önlerinde esir edilip, Münih’te Bavyera Prensi Max Emanuel’in hizmetine giren Babadağlı Yeniçeri Mahmut’un hayatını incelemiş ve kitap haline getirmiştir.
Bugün Almanya’da futbol sahalarında iz birakmış Türkler olduğu gibi, tıp alanında da iz bırakmış Türkler’den Prof. Dr. Özlem Türeci ile
Prof. Dr. Uğur Şahin’i burada anmamak olmaz.
Osmanlı’yı Almanlar’ın safında I’inci Dünya Savaşı’na sokan Enver Paşa’da, 1909 ila 1911 yılları arasında Alman devletinin başkenti Berlin’de Osmanlı devletini temsilen Askeri Ataşe olarak görev yapmıştır.
Berlin hükümeti, Berlin’de bazı sokakların adını ‘’Enver Paşa Sokağı’’ adını vermişlerdir!!!
Modern Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu MUSTAFA KEMAL ATATÜRK 19 – 31 Aralık 1917 tarihlerinde Almanya’ya gelen Türk heyetinde orduyu temsilen yer almış, Bad Kreuznacht’ta bugünkü Park Hotel’de, Berlin’de ise Adlon otelinde konaklamıştır.
Sayın bayanlar, sayın baylar, sevgili arkadaşlar,
Sözlerimi bitirmeden önce sizlere bir duyuru yapmak istiyorum.
20 Kasım 2025 Perşembe günü Lübeck Belediye sarayının tarihi Audienzsaal salonunda, Lübeck valisi sayın Henning Schumann´ın destek ve himayeleri ile “Türkiye´de Alman İzleri” konulu bir konferansda düzenleyeceğiz.
Burada, bu toplantı ile ilgili fazla bilgi vermek istemiyorum.
Sizleri şimdiden bu konferansa davet ediyor ve de beni dinlediğiniz için sizlere çok teşekkür ediyorum.
Remzi UYSAL
TÜRGEM Yönetim Kurulu Başkanı
KAYNAK:
> Almanya’da Türk İzleri, Dr. Latif Çelik
> Prof. Dr. Faruk Şen´in yayınlanmış raporları
> Türk Alman İlişkileri 250. Yılı Türk Alman İlişkileri (1763 – 2013), Dr.Latif Çelik
> Birlik Türkçe Haber ve Reklam dergisi, sayı 278
> Lübecker Nachrichten gazetesi ve bazı gazete sayıları
> Google