
Biz Her Seferinde Yeniden Yeşeren Bir Milletiz! 

Her bir sayfası ya bir kahramanlıkla, ya da yürek yakan bir feryatla doludur.
İşte bu anlamlı geçmişe ışık tutmak, unutmamak ve unutturmamak adına herkesi Kozan’a, Adana’ya davet ediyoruz.
Bu topraklar yalnızca bugün değil, dün de ağır sınavlardan geçti.
1909’dan başlayarak, 1913, 1915 ve 1918’e kadar uzanan yıllarda, Anadolu’da Ermeni çetelerinin gerçekleştirdiği mezalim hâlâ hafızalardaki yerini korumaktadır.
Kozan’da inşa edilen, üstten bakıldığında sıradan bir “ekmek fırını” gibi görünen yapı…
Alt katlarında odalar vardır; bu odalarda binlerce Türk, diri diri yakıldı.
Yan sokaklara kadar uzanan duman, yakan değil, yakılanların feryatlarını taşıdı.
Oluk oluk yakılan Türk'lerin yağlar aktı o taşlardan…
İnsan değil, vicdan kavruldu.
Bu bir insanlık suçudur.
Böylesi bir zulüm, başka bir Avrupa ülkesinde yaşanmış olsaydı, dünya yerinden oynardı.
Ama biz ne yazık ki tarihimizde ki bu trajedileri yeterince anlatamadık…
Haykıramadık…
Halk anlatımlarında dile gelen gerçekler daha da sarsıcıdır.
Hamile kadınların karınları üzerine “kız mı, erkek mi?” diye bahisler oynandı.
Sonra…???
O annelerin karınları yarıldı.
Daha doğmamış çocukların bedenleri çıkarıldı.
Kalpleri alınıp, önlerinde fotoğraflar çekildi.
Bunlar sadece rivayet değil, belgelerle de sabittir.
Anadolu halkı bunları unutmaz…
Unutturmaz.
Çünkü bu topraklar hem direnişin, hem gözyaşının vatanıdır.
Her karışında bir ağıt, her taşında bir feryat gizlidir.
Tarihimize sahip çıkalım ki, geleceğe sağlam ve bilinçli adımlar atalım.
Mazimizdeki acıları bilmeden, istikbalimize yön veremeyiz.
Tarihi yalnızca kitaplarda değil, yüreklerde de okuyalım.
Ama bugün de benzer acılar yaşıyoruz…
Birlik olup dirilmemiz gereken bir çağdayız.
İçimizde hâlâ nifak tohumu ekenler, bizdenmiş gibi görünüp de aslında olmayanlar var.
Yazarın dediği gibi; "bizden görünümlü piçler" güzel yurdumuza kast ediyorlar…
Şimdi de ciğerlerimizi yakıyorlar.
Bir günde 33, 40, hatta daha fazla noktada aynı anda çıkan orman yangınları, sadece ağaçları değil;
sapı, samanı, ekili tarlaları, kuşu, böceği, hayvanı, canı, canlıyı da yakıyor.

Söyleyin, bu yangınların "ekmek fırını"ndan ne farkı var ???
Biri insanları yaktı, biri doğayı…
Ama ikisi de aynı zalimliğin, aynı düşmanlığın eseridir.
Rab'bim!
Kahır isminle bu kötülüğü yapanları kahret.
Yaktıkları ateşin içinde bırak onları.
Çünkü biz her seferinde yeniden yeşeren bir milletiz.
Bu ateşten küllerimizle değil, birlik ve dirliğimizle doğacağız...
Türk, Türkiye Cumhuriyeti , Türk dünyası ilelebet var olacaktır.





Yüreğimizin sızısı, orman yangınlarında hayatını kaybeden tüm orman şehitlerimize rahmetinle muamele eyle.
Tarih boyunca vatanı için toprağa düşen aziz şehitlerimizi, adı bilinmeyen nice Seyit Gazi’yi, gözünü kırpmadan cepheye koşan yiğitlerimizi rahmetinle yâd eyle.
Gazilerimize sağlık, afiyet ve uzun ömürler ver.
Onların fedakârlığını unutmadık, unutmayacağız.
Allah’ım!
Türk’ü, Türk milletini, Türk devletlerini, Türk dünyasını
daima koru, kolla, muzaffer eyle!
Birliğimizi, dirliğimizi daim kıl.
İçimizdeki hainlere fırsat verme.
Bu aziz milleti yakanların, bölmeye çalışanların tuzaklarını başlarına geçir.
Kahır isminle kahret!
Yaktıkları ateşin içinde kalsınlar, kül olup silinsinler. Âmin.

Dilber Köse
https://www.facebook.com/share/p/1Cde3aD6Rd/