BIST 100
9.203,37 1,11%
DOLAR
39,6722 0,12%
EURO
45,7726 0,38%
GRAM ALTIN
4.297,87 0,01%
FAİZ
43,32 -0,05%
GÜMÜŞ GRAM
46,05 0,24%
BITCOIN
102.061,00 -0,73%
GBP/TRY
53,3974 -0,01%
EUR/USD
1,1523 0,24%
BRENT
77,01 -2,33%
ÇEYREK ALTIN
7.027,02 0,01%
Antalya Açık
Antalya hava durumu
27 °
  • ANASAYFA
  • GÜNDEM
  • CUMHURİYETİMİZİN YÜZÜNCÜ YILINDA TÜRK KADINLARI ÇALIŞTAYI

CUMHURİYETİMİZİN YÜZÜNCÜ YILINDA TÜRK KADINLARI ÇALIŞTAYI

423315173_7801542909861087_9091916950336884989_n

CUMHURİYETİMİZİN YÜZÜNCÜ YILINDA TÜRK KADINLARI ÇALIŞTAYI

 
İnsan topluluklarını birbirlerinden farklı kılan iki keskin özellik vardır; dil ve kültür. Dilini ve kültürünü geliştiren toplumlar ulus olurken, dil ve kültürünü geliştiremeyen, başka toplumların etkisinde kalan toplumlar zamanla silinip gitmişlerdir.
Binlerce yıldan beri, yazılı dünya tarihinde var olan Türk ulusu hem dili, hem de dilinin etrafında gelişen kültürü ile dünyanın en eski ve kadim uluslarından birisidir.
 
Bizim, yani Türk Ulusunun kültürü değişime uğrasa da, her zaman canlı bir şekilde gelecek kuşaklara aktarılmıştır.
Bu aktarımlarda hiç şüphesiz Türk kadınlarının rolü yadsınmaz bir şekilde ön plana çıkmaktadır.
Şunu asla aklımızdan çıkarmamalıyız ki; kadın toplumun en önemli bileşeni, soy ve nesil bağlamında en önemli kültür iletkenidir.
Nasıl ki insan kanındaki alyuvarlar, akciğerden aldıkları oksijeni vücudun doku ve organlarına taşırlarsa, Türk kadınları da ulusumuzun kültürünü, töresini, anane, gelenek ve göreneklerini bir alyuvar bilincinde gelecek nesillere taşımışlar ve halen de taşımaya devam etmektedirler.
 
Türk Ulusunda erkek, her zaman savaşçılığı, ailenin birliği, bütünlüğü, ailenin iaşe ve ibatesinde temel bir role sahip olmuştur. Bunun yanında Türk kadını sadece erkek ile günlük işleri değil aynı zamanda yurt ve oba savunmasında, savaş ve seferberlik durumlarında da hayatı paylaşmıştır.
 
Türk tarihinin yazılı olmaktan ziyade sözlü olarak gelecek kuşaklara aktarılması bir yerde sözlü edebiyatımızı güçlendirirken, Osmanlı İmparatorluğuna kadar (Gök Türk, Uygur, Selçuklu gibi) birkaç devletimiz hariç yazılı tarih anlatımı ne yazık ki hep sıkıntılı olmuştur.
 
Osmanlı imparatorluğunun, özellikle Doğu Roma Başkenti Konstantinapol’ü fethetmesinden sonra arşiv ve yazılı kayıtlarda neredeyse çağ atladığını görmekteyiz.
Bu da zamanla ülkemizde bir arşiv ve tarih yazıcılığı kolu olan vakanüvisimin gelişmesine, devletin ve halkın kayıtlarının daha düzenli bir şekilde tutulması alışkanlığının en üst düzeye ulaşmasına neden olmuştur.
Fakat ne yazık ki bu durum bile tarihi gerçeklerin taraflı yazımının ya da aslından daha farklı şekillerde nakledilmesinin önüne geçememiştir.
Şurasını asla aklımızdan çıkarmamalıyız ki; tarih, hele ki yazılı tarih gelecek nesillere doğrusu ne ise o şekilde aktarılmalı, gelecek nesillerin dost ve düşmanlarını daha iyi tanımaları sağlanmalıdır.
 
Dün bizi yok etmek için harimi ismetimize saldıranların bu emellerinden vazgeçmedikleri, vazgeçmek gibi bir niyetlerinin olmadığı bugün ve yarın ulusal bilincimizi, ülke şart ve gerçeklerimizi bırakacağımız çocuklarımıza üstüne basa basa anlatılmak zorundadır.
 
Bu bizim bu ülkeye, bu ulusa ve geleceğimize karşı görevimiz değil, borcumuzdur!
 
Bizim, yani Anadolu Yörük Türkmen ve Sivil toplum Kuruluşları Güç Birliği Girişiminin, Cumhuriyetimizin Yüzüncü yılında Türk Kadınları Çalıştayını Turgutlu ilçemizde yapmakta çok önemli sebeplerimiz bulunmaktadır.
 
Her şeyden evvel Turgutlu ilçemiz Türk istiklal Savaşında çok büyük yıkımlara, katliamlara, insanlık dışı muamelelere maruz kalmış bir yerdir.
Kurtuluş savaşımız esnasında adı Kasaba olan bu güzide ilçemiz, emperyalistlerin uşağı olan soykırımcı Yunan ordusu tarafından işgal edildiği 29 Mayıs 1919’dan kurtulduğu 7 Eylül 1922’ye kadar üç yıl, üç ay, sekiz gün boyunca tarihin kaydettiği en acı ve çirkin katliamlara, insanlık dışı muamelelere ve yok olma derecesinde yangınlara şahit olmuştur.
 
Turgutlu’nun Kurtuluş Savaşı tarihinde ilçenin kadınlarının ayrıca bir yeri ve önemi vardır.
Şöyle ki; Yunan işgal ve katliam ordusu bilindiği gibi 15 Mayıs 1919’da İzmir’i işgal etmiş, akabinde ileri hareketine devam ederek 25 Mayıs’ta Manisa (Saruhan’ı) dört gün sonra da Kasaba yani Turgutlu’yu işgale başlamıştır.
 
Şehrin önde gelenleri, İzmir’deki gibi katliama uğramaktan çekinmeleri nedeniyle İzmir Valisi İzzet ve Manisa Mutasarrıfı Hüsnü Bey’in baskısı sonucu, işgal kuvvetlerini ekmek ve tuz ile karşılamışlardır.
Ayrıca Turgutlu Kaymakamı Ali Haydar Bey, kendisinin görevden alınmaması garantisi üzerine, Turgutlu halkının Yunanlılara karşı direnişini engellemiştir.
Yunan işgal ve katliam ordusunun ilk işi, şehirde ve köylerde bulunan Türklerden çakı bıçağına kadar silah sayılabilecek ne varsa toplamak olurken, gayrı Müslim unsurları da silahlandırmak ve Müslüman Türk halkının üzerine saldırtmak olmuştur.
 
İşgalin ilk zamanlarından itibaren, Kasaba ovasındaki günlük işlerine gitmek için bile Yunan işgal kuvvetlerinden izin belgesi almak zorunda olan Türk ahaliye, sözde yüzlerce yıldır barış içinde yaşayan Rum, Ermeni ve Yahudi azınlıkların oluşturduğu çeteler ile Yunan soykırım ordusu her türlü saldırıyı ve zulmü yapmışladır.
 
Merkezi İzmir’de olup Kasaba ’da şubesi kurulan Müdafaa-i Osmaniye Cemiyeti, Kasaba’nın işgali ile herhangi bir faaliyette bulunamayarak dağılmıştır.
Her gün dozunu arttıran yerli işbirlikçilerle Yunan işgal ve katliam ordusunun eziyet ve işkenceleri artık iyice dayanılmaz bir hal almış, akabinde Kasaba’nın kadınları namuslarını korumak için kendi aralarında teşkilatlanmışlar ve direnişe geçmişlerdir.
 
Turgutlu tarihinde özellikle araştırılarak yazılması gereken bu şanlı direniş, ne yazık ki sadece kulaktan kulağa dolaşan bir söylentiden öteye geçememiş, sözde tarih yazıcılar üzülerek belirtmeliyim ki, bu son derece önemli konuyu, Turgutlu ilçesinde ilk milli direnişin Turgutlu’lu kadınlarımız tarafından başlatıldığı gerçeğini görmekten imtina etmişlerdir.
 
Tarihin gördüğü en acımasız katliamları, en korkunç ve aşağılık tecavüzleri, insanlık onuruna yakışmayacak işkenceleri yaşayan Turgutlu halkı, işgal başladığı günden kurtuluşa ulaştığı güne kadar 10 binin üzerinde şehit vermiştir.
İşgal ve soykırım başlamadan önce 43 bin nüfusa sahip olan Turgutlu ilçesi, işgalin sonunda neredeyse bitme noktasına gelmiştir.
 
5 Eylül 1922’de Yunan işgal ordusu tarafından başlatılan yangın aralıksız 3 gün devam etmiş, 6328 hane olan Turgutlu’da 6127 bina yanarken sadece 201 bina ayakta kalmıştır.
Turgutlu’lu kadınlarımız; gerek cephede, gerek cephe gerisinde Kuvayı Milliye ve ardından Türk Ordusuna maddi, manevi desteklerini esirgememişlerdir.
 
Eşlerine, evlatlarına, kardeşlerine milli direnişe katılmaları konusunda öncü olmuşlardır.
 
Bazı kaynaklarda söylentiden öteye geçmeyen ama hakikatte Türk kadınının destanlaşmış bir gerçeği olan Turgutlu’lu kadınlarımızın milli savaştaki ilk direnişi başlatmaları ve bu uğurda binlerce kadınımızın şehit olmaları, ailelerini kaybetmeleri, üstünkörü görülmesi gereken bir söylenti değil, hakkıyla araştırılarak yazılması ve Turgutlu halkı tarafından ilk direnişi başlatan kadınlarımız için anı eser yapılması gereken bir gerçektir.
 
 
 
 
 
 
 
 
 

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?