
GÖLHİSAR KİBYRA ANTİK KENTİ
Denizli’den düşüyoruz yola...
Yönümüz, Burdur’un tarihi ve kültürel zenginliklerle bezeli ilçesi Gölhisar.
Son iki yazımda sizlerle Teke Yöresi'nin derin kültürel köklerini, Gölhisar’ın müzik ve sanatla yoğrulmuş geçmişini paylaşmıştım.
Bu kez ise Gölhisar’a tarihî ve turistik kimlik kazandıran, gladyatörler şehri olarak anılan Kibyra Antik Kentini birlikte keşfedeceğiz.
Kibyra; Burdur’a 111 km, Denizli’ye ise yaklaşık 100 km uzaklıkta, 1100–1300 metre rakımda, adeta yayla havasında konumlanmış.
Sedir ve ardıç ormanlarıyla çevrili bu muazzam antik kent, antik Lykia sınırları içerisinde yer alıyor.
Helenistik dönemde Bergama Krallığı’nın egemenliği altına giren Kibyra, en parlak dönemini Roma İmparatorluğu zamanında yaşamış.
Günümüze ulaşan tüm mimari kalıntılar da Roma dönemine ait.
Kent, sadece bir yerleşim yeri değil; adeta bir kültür, sanat ve spor merkezi. "Gladyatörler Şehri" unvanı boşuna verilmemiş.
Kentin girişinde, Gladyatör Hyakinthos’un heykeli sizi karşılıyor ve adeta “Tarihe hoş geldiniz” diyor.
Kibyra; demircilik, dericilik, at yetiştiriciliği ve çömlekçilik gibi sanat ve zanaat dallarında döneminin önde gelen merkezlerinden biriymiş.
Bu ustalıklar günümüzde hâlâ Gölhisar’da yaşatılıyor, el emeği ve geleneksel üretimle sürdürülen bir mirasa dönüşüyor.
Arkeolojik kaynaklara göre kentte 30 bini aşkın piyade, 2 binin üzerinde süvari birliği bulunuyordu.
Bunun yanı sıra, uzun gladyatör frizleri Kibyra’nın savaşçı kimliğini vurguluyor.
Bugün hâlâ bu bölgede yağlı güreşlerin revaçta olması ve dünyaca ünlü pehlivanların buradan çıkması, bu gelenekten kaynaklı olmalı.
Kibyra’da 10-12 bin kişilik stadyum, 7-8 bin kişilik tiyatro, 3.500 kişilik odeion (küçük tiyatro), hamamlar, agoralar, ana cadde ve yeraltı mezar odaları bulunuyor.
Burası, 2016 yılında UNESCO Dünya Mirası Geçici Listesi’ne dahil edilmiş, bu da onun evrensel değerini tesciller nitelikte.
Kentteki stadyum yalnızca atletizm için değil, gladyatör dövüşleriyle de anılıyor.
Tüm görkemiyle hâlâ ayakta ve ziyaretçilerini geçmişin sahnesine davet ediyor.
Tiyatrosunun oturma alanı oldukça dik, adeta doğal bir akustiğe sahip.
Restore edildiğinde, antik dönemin ihtişamlı gösterilerine ev sahipliği yapan günlerine yeniden kavuşabilir.
Kibyra’nın en büyüleyici yapılarından biri de Odeion’dur.
Bu yapı hem konser alanı hem meclis binası hem de mahkeme salonu olarak kullanılmış.
Odeion’un tam ortasında, dünyada benzeri olmayan Medusa Mozaiği yer alıyor. "Opus Sectile" tekniğiyle renkli mermerlerden yapılan bu mozaik, sadece bir süsleme değil, bir sanat şaheseri. Bu eşsiz eser, Kibyra’nın sanattaki yüksek seviyesini gözler önüne seriyor.

Bir diğer nadide yapı ise yakın zamanda restore edilen dairesel planlı çeşme. Aslan başlarından akan sularla can bulan bu çeşme, orijinal parçalarıyla yeniden ayağa kaldırılmış. Sadece bu çeşmeyi görmek bile Kibyra’yı ziyaret etmeye yeter sebep!
Tüm bu değerleri gün yüzüne çıkaran isim ise, kazı başkanı Prof. Dr. Şükrü Özüdoğru ve onun özverili ekibi.
Yaz demeden, kış demeden, emekle, alın teriyle Kibyra’yı ayağa kaldıran bu kıymetli bilim insanlarına ve ekibine şahsım adına gönülden teşekkür ederim.
Kibyra yolculuğu bir kültür şöleni adeta…
Yola Denizli’den çıkarsanız; önce Cankurtaran’da güzel bir kahvaltı molası, ardından Serinhisar’da çerez alışverişi yapmadan olmaz.
Acıpayam’dan da tatlı kokulu kavunları almadan geçmeyin.
Gölhisar’a vardığınızda ise meşhur kavurmasını tadın.
Üzerine Memiş’in çörekotu kahvesi içildi mi artık dönüş yoluna hazırsınız demektir.
Yolculuk devam ediyor…
Denizli yolları, Kibyra’nın izleriyle daha da anlamlı.
Doç. Dr. Devrim Alkaya
İnş.Yük.Müh. & Kamu Yöneticisi
TV Programcısı