
MEHMET ERÖZ’ÜN YÖRÜKLERE KATKISI DÜNYA TURAN YAYININDA
Avrupa’da faaliyet gösteren Türk Dünyasında projeler hedefleyen Dünya Turan Yardımlaşma Derneği’nin aynı isimle yayınladığı Dünya Turan Dergisinin 3. Sayısı Haziran ayında yayınlandı. Yayında Prof. Dr. Mehmet Fahrettin Kırzıoğlu, Prof. Dr. Mehmet Eröz ve Ruhu Dokuyan Dokuma konularına derinlikle yer verildiği görüldü.
İktisatçı Araştırmacı Yazar Gulnur Er “Türkistan’dan Rumeli’ye Turan Yürüyüşünde Mehmet Eröz’ün Yörükler Katkısı” başlıklı makalesinde şu ifadelere yer vermiştir.
Türkistan’da yaşayan Türkmen aşiretleri, Malazgirt zaferinden sonra, Anadolu’nun verimli topraklarını keşfederek, yeni yurt edinmek için Anadolu’ ya kafileler halinde gelmişler, geçtikleri topraklar da iz bırakarak ilerlemişlerdir. Geniş bir kültür hazinesine sahip, aşiret içerisinde hiyerarşik bir hayat süren, genellikle hayvancılıkla uğraşan, çalışkan ve üretken, cesaretli, tabiatın bağrında özgürce yaşayan, zamanla yarışmayan ama mevsimine göre tam vaktinde göçüp konan, yaz aylarında yaylalar da, kış aylarında kışlaklar da yaşam süren, bu Türkmenlerin zaman içinde, bir kısmı yerleşik hayata geçmiş, bir kısmı yarı yerleşik hayatlarını sürdürmüş, bir kısmı da konar göçerliğe devam etmiştir. Ama her halükarda göçtükleri her yere, örf ve adetlerini, geleneklerini, alışkanlıklarını, yemeklerini, inançlarını, becerilerini, el sanatlarını, motiflerini, dillerini, hikayelerini ve müziklerini de beraberlerinde taşımışlardır.
Yörük :(Yörümek) fiilinden yapılma, Anadolu’ya gelip yurt tutan göçebe Oğuz boylarını (Türkmenleri) ifade eden bir kelimedir. Bu kelime sıfattır; aslı da (yüğrük)tür. Kelime sıfat halinde ileri, medeni, bilgili, cins ve halis manalarına gelir.(Yürük at yemini arttırır ) sözünde ki, “yüğrük at”, cins, iyi koşan at demektir. Sonra bir aşiret, başka bir aşireti methe-derken (onlar bizden yürüktür) derler. Bunu söylerken de, onların daha medeni daha ileri olduklarını, aynı zamanda daha çok okumuş kimseleri bulunduğunu kasteder. Daima hareket halinde olan Yörükler, bunu “Göç” kelimesiyle ifade ederler. (Göç kalktı) (Göç kondu) (Göçü çektik) (Göç gidiyor) (Göç vardı) (Göçe katıldı) (Göçten ayrıldı) derler.
Moğollar’ın zuhurundan evvel ve sonra Anadolu’ya gelen birçok Türk aşiretleri, iskan edindikleri yerlerde kendi isimleri ile köyler teşkil etmişler, evvelce yaşadıkları yerlerdeki bir takım köy, dağ, nehir adlarını geldikleri sahalara da getirmişlerdir. “Çadırını kurduğu, postunu serdiği yeri” “ Türk Mülkü” haline getiren Yörükler, konar göçerlikleri ile bütün Anadolu’yu Türkleştirmişlerdir. Şamanizm’i terk edip, İslamiyet’e girmekle törelerini, milli şahsiyetlerini, benliklerini, korumuş, eski düşünüş ve inanışlardan, kültür ve ananelerden birçok unsurları birlikte getirip, muhafaza ettikleri ve bunun neticesi olarak da İslamiyet anlayışlarında ve yeni bir İslami cemiyet vücuda getirmelerinde bir hususiyet arz etmişlerdir.
Anadolu’nun Türkleşmesi ve iskân hareketleri meyânında, Orhan Gazi zamanından başlayan Rumeli’yi Türkleştirme için, iskân faaliyetleri de mühim bir mesele teşkil etmiştir.
Osmanlılar, bilhassa Aydın’la Balıkesir arasındaki Türkmenler, Yörükler ‘e (yurtluk, toprak, tımar) ve bazı imtiyazlar vererek, Rumeli’ye göçü teşvik ettiler. Devlet, Anadolu’da Türkmen aşiretleri üzerinde büyük nüfuzu olan beyleri de Rumeli’ye göndermiştir. Yörük aşiretlerinin tercih edilme sebepleri, milli benliklerini, kültürlerini koruması, gittikleri yerlere Türklüklerini ve dinlerini de götürmeleri, sürekli göç halinde hareket kabiliyetleri yüksek olmalarıydı. Osmanlı Devleti de, Rumeli’nin iskanı konusunda dikkatli davranmış, iskan politikasını hassasiyetle uygulamış, konar göçerlere öncelik vermiş, onların toprağa bağlanmasını, askeri sınıfa dahil olmalarını, Rumeli’ de nüfus ve tımarlı sipahi sayısının arttırılmasını aynı anda sağlamıştır.
İslamiyet’i benimsemiş olan Türkmen Gaziler kahramanlık ve ekonomik koşulların bir araya geldiği yaşam biçimi içinde, Osmanlı Devleti’ne hizmet ederken, Rumeli’nin fethi ve iskanını da kolaylaştırmışlardır. Böylece Aşiret reisleri ve onlara bağlı olanlar fethedilen topraklara yerleşmiş, hem ekonomik açıdan güçlenmiş, hem kahramanca cihad ederek, yurt toprağını genişletmişlerdir.
Türkistan’dan Anadolu’ya, Anadolu’dan Rumeli’ye giden bu tarihsel yolda, her bir Yörük, “Turan Yoluna” ışık tutmuştur. Aile hayatıyla, kültürüyle, inancı, dili, töresi, felsefesi, cesareti ve dahası düğünü, bayramı, cenazesi, mutfağı, el sanatları, becerileri, çalgıları, müziği, deyişleri, sesleri ve renkleri ile geçtikleri tüm yolları Türkleştirmişlerdir