
ANTALYALI KARDEŞLER’LE BAYRAMLARI KONUŞMUŞTUK…
Yıllar önceydi…
Mersin’in kalbinde bir dükkan, bir aile, bir gelenek vardı.
Antalyalı Kardeşler’le bayramları konuşmuştuk.
Kokular, sesler, hatıralar… Hepsi bir aradaydı o günlerde.
Bugün o yerden eser yok belki,
Ama eminim ki Mersin hala özlüyor o tatlı günleri…
Ve en çok da Antalyalı Kardeşleri…
Bayram öncesi, kentin en eski şekercisinin kapısını çalmıştım.
Ramiz Amca anlatmıştı…
Dedeleri Aydın’dan, babaları Antalya’dan gelmiş Mersin’e.
Tamı tamına 1800 Reşat altını vererek almışlar bu toprağı.
O zamanlar büyük servetmiş bu.
Üzerine iki katlı bir işyeri kurmuşlar.
Yukarıda imalathane, aşağıda dükkân…
Buralar hep denizmiş o zamanlar… Dalgaların sesini bastırırmış dükkândaki kalabalık.
Önce helva, sonra lokum, sonra şeker…
Zekeriya, Yahya ve Ramiz — üç kardeş, omuz omuza.
Bayramlar geldi mi şehir oraya akarmış.
Adım atacak yer olmazmış.
Çocuklar ceplerini şekerle doldurur,
anneler babalar torbalarla çıkarmış dükkândan.
Herkesin yolu bu dükkâna düşermiş.
Herkesin bayramı burada başlarmış.
Ramiz Amca gülerek şöyle demişti:
“Şimdi olsa, sizinle böyle oturup konuşamazdım. Vakit olmazdı ki… Yetişemezdik.”
O eski bayramlar, o eski tatlar,
şimdi sadece hafızalarımızda.
Ama ne zaman bir lokumun ucundan ısırsa insan,
ya da bir çocuk şeker almak için vitrinin önünde dursa…
Antalyalı Kardeşler yeniden hatırlanır.
Ne güzel bir söyleşiydi…
Ölenlere rahmet, kalanlara sağlık diliyorum.
Mersin’in ruhunda hâlâ onların izi var.
Mustafa Esmer Cengiz