
POSTMODERN FİRAVUNLUK, BOZKURTÇULUĞA DA EL ATTI YA!
Hannover kentinde yaşayan emekli felsefe öğretmeni sayın Dr. D. Mehmet Şekeroğlu’nun son yazısını sizlere, kendisine yaptığım öneri üzre, bir fotoğrafı ile gönderiyorum.
Sayın Şekeroğlu ORDU OLAY gazetesinde de köşe yazıları yazmaktadır.
” Dr. Dursun Mehmet Şekeroğlu – 1955 Ordu doğumlu.
Ankara’da sosyoloji bölümünü oku (Hacettepe Üniversitesi; 1976-1981);
MA Hannover Üniversitesi’nde (Sosyoloji, Siyaset Bilimi ve Sosyal Psikoloji) (1982-1986);
15 Kasım 2006 tarihinde doktora (Almanya İslam Tuzağı. Türklerin etnik ve dini kimliklerin geliştirilmesi ve olumsuz entegrasyonu yoluyla damgalanması) Gottfried Wilhelm Leibniz Üniversitesi Hannover’de; 1987’den beri Hannover’de Türkçe öğretmeni. “
Ankara’da sosyoloji bölümünü oku (Hacettepe Üniversitesi; 1976-1981);
MA Hannover Üniversitesi’nde (Sosyoloji, Siyaset Bilimi ve Sosyal Psikoloji) (1982-1986);
15 Kasım 2006 tarihinde doktora (Almanya İslam Tuzağı. Türklerin etnik ve dini kimliklerin geliştirilmesi ve olumsuz entegrasyonu yoluyla damgalanması) Gottfried Wilhelm Leibniz Üniversitesi Hannover’de; 1987’den beri Hannover’de Türkçe öğretmeni. “
Sayın Dr. Şekeroğlu sizlere de yazılarını gönderebilir…
” Postmodern Firavunluk‘un/ postmodern faşizmin, Avrupa Futbol Şampiyonası’na kadar uzandığı kesin.
Genel olarak sporla siyaset ilişkilerine; yine Fenerbahçe / Ali Koç konularına değinen makaleler yazdım, burada yayımlandı.
Çete, voleybolcu kızların maçında SİLİKONLU KUKLALAR’ını servis etti, hatırlarsınız. Avrupa Futbol Şampiyonasında ise, kameralarını TÜRBANLI KUKLARI’nın üzerinde yoğunlaştırarak, aklınca silikonlu kuklalarına karşılık verdi. “Kendin pişir, enayiler yutsun!” misali.
Merih Demiral’ın bozkurt sembolü gösterme hareketi de, ona, aynı Çete’nin bölünme, gerilme kaosa ve çatışmaya sokma planının bir ürünüydü, belli ki. Dünya ve Türkiye medyasına bakarsanız, Çete’nin bu işi de başardığını anlarsınız…
Ortalıkta, her iki tarafı da kızıştıran (yani “Tavşana kaç, tazıya tut!” diyen) yüzlerce medya trolü kaynıyor!
Hatta aynı trolün, farklı adlarla yapay bir hiddetle hem bozkurt selamı verdiği/ Demiral savunuculuğu yaptığı; hem de yine aynı şiddetle bozkurt selamına ve Demiral’a ateş püskürdüğü bir oyun sahneleniyor.
Oyunun senaryoyu yazan ve o trolleri bir avuç Dolar‘a satın alan Çete, tabii ki…
Özil’e saha ortasında ellerini açarak dua ettirilmesi (kaset meselesi); Arda Güler’e yaptırılan dînî/ İslamî şov; artiZ edilmiş ünlü futbolcuların Umre şovları (tarikat meselesi)… Vs… Vs…
Voleybolcusuyla, futbolcusuyla sporcular, belli ki iplerini ellerinde tutan bir MERCİ’ye kuklalık yapmak durumundalar.
Çete’nin; nasıl büyük bir açlıkla insanları/ milletleri bölme, germe, kaosa sokma ve birbirleriyle çatıştırma peşinde olduğunu, defalarca yazdım, burada.
Ama bu oyun, Çete’nin/ “Egemen”in (A. Gramsci) günümüzüde tüm dünyada uyguladığı bir İDEOLOJİ’dir.
Bu gerçek anlaşılmadan, dünyada olup biten birçok konuyu da anlamamız mümkün değildir.
KİMLİK İDEOLOJİSİ
Amin Maalouf’un “Ölümcül Kimlikler” başlıklı kitabını hatırlayalım.
Kimlik siyaseti, Firavunluğun/ Çete’nin olmazsa olmazıdır.
Cumhurbaşkanı Erdoğan’a konuşmalarında, “Bu ülkede yaşayan Türkler, Kürtler, Araplar,…” diye başlayıp, yaklaşık on küsür etnik grup saydırılmasının, onun iradesinde gelişen keyfi bir söylem olduğunu mu sanıyorsunuz!
Çoklu hukuk, çoklu baro, Türbancılık, Alevicilik, Şeriatçılık, Kürtçülük, LGBT’cilik, çok cinsiyetçilik, Osmanlıcılık, Turancılık, Tarikatçılık, ‘sivil toplum’culuk, göçmen kakalamacılık vs. tesadüfen, kendiliğinden mi palazlanıyor sanıyorsunuz?
Melih Demiral, Çete’nin kuklaları tarafından kendisine verilen emri uygulayan sıradan bir “teferruat”tır….”
Dr. Dursun Mehmet Şekeroğlu –