
Sap-saman kepek ithal, okumak viral bir durum olmuşsa...
Yoklara yokla bakalım var mi? Diye ümitlerle varlığımızı devam ettirirken yokluğumuzla darlanır sığınır ve yaşardık Anadolu toprağının koynunda kar gece gündüz tufan alev demeden çalışırdık...
çalışırdık... kırılan başaklar yerde israf olmasın diye toplar yokluğumuza saymazdık tarlada unutulan sap-saman kalıntılarını çuvallarla taşıdığımız zamanlar çiftçi olduğumuzda bilmezdik.
Bize hep Yörük derlerdi... dağda davarlarla bağda tarlalarda güreş tutar tozu dumana katardık...
Dört nala giden atımız olmadı ama nalsız eşşeğide koşturduğumuz oldu bizim.
Sonradan okulda öğrettiler buğday pancar yetiştiren hayvan besleyenlerin çiftçi olduğunu, şehirliler gibi yemeğimiz olmaz dı... kara tencere ve kara çaydanlıkta pişer kapağında yerdik bulgur bulamaç...bulamaç çorbası desek bilmezler şimdiler aza kanaat etmenin ne demek olduğunu bilmezler...
Çiftçi daima kıt kanaat geçirmiştir devletimize zeval olmasın yurt toprağı düşmana teslim olup mundar düşmesin diye.
Anadolu çiftçisi elinden gelen kuvvetiydi aleti edevatı... nasırlı ellerin helal lokma kokan ince yufkası gibi yürekleri incelik taşıyan Anadolu insanı... sadakat .. ıkram... misafir ağırlamak için köy odasına koşan deli yüreklerin saz ve cümbüşün etrafında tüngümeli oynadıkları zeybek duruşları kartal bakışları daima bekledikleri yarına karşı bir karşılama olmuştur her zaman.
Kerpiç kerpiç yığılı Anadolu damlarında yetişen ana kuzuları çiftçi ve üretken bir toplumun yeni kuşakları geçmişi iyi bilmeli yarınlara güçlü bakmalıyız...
Çiftçi miskinligi sevmez.
Varına var katan bir yarına düşüncesi vardır...daima üreten çiftçinin eli dili kolu olmazsak köygöçürenler sararsa ovayı tarlayı Fakir Baykurt kadar hissedeceğiz fakirliği...toprağına sahip çıkan bir Anadolu Çiftçisinin günü hepimizin yarını olacaktır...
Hepimiz bir zincirin halkalarıyız...
Var olsun güçlü olsun çiftçilerimiz...
Yasin Öğretmenimizden alıntı