DOLAR 32,4504 % -0.15
EURO 34,8290 % -0.66
STERLIN 40,7959 % -0.56
FRANG 35,5088 % -0.41
ALTIN 2.438,67 % 0,10
BITCOIN 62.806,01 -2.447

*6* Yakın tarihimizde yaşamış olduğumuz bir zulüm…

Yayınlanma Tarihi : Google News
0

YÖRÜKLÜK   *6*

1873-1874 yıllarında, Dinar’da Kırtığ Türkmen beyleriyle yaşadığı çatışmadan dolayı bir sonraki yıl Aydın’ın güney bölgelerinde zorunlu iskâna tabi tutulan atalarımın çekmediği çile, başına gelmeyen zorluk kalmamış.

Bu yazıda, yakın tarihimizde yaşamış olduğumuz bir zulmü kaleme alacağım.

Yörük’ün çadırını kuracağı yeri hayvanları belirler. Yörük, hayvanın beğenmediği yere konarsa hayvanlarından yeterince istifade edemez. Yani keçinin, koyunun ve sığırın et ve süt verimi ile kalitesi düşmekle kalmayıp hayvanların üreyip çoğalmasında da sıkıntılar olabilir.

Yörük, çevreyi, tabiatı ve ormanı o kadar çok sever ki ormanın ve ağacın olmadığı yerde hayvancılığın yapılamayacağının,

dolayısıyla kendisinin de yok olacağının farkındadır.

Bu sebeple Yörük, ağaç kesmez; odun kesmeye gelenlere de izin vermez. Hatta bu amaçla gelenleri kovar.

Yörük, sadece bitki örtüsüne değil tabiatın

insana sunduğu diğer canlılara karşı da duyarlıdır. Mevsimsiz avlanan avcıları da yaşadığı bölgeye sokmaz.

Çünkü doğaya karşı sorumluluğunu yerine getirmeyen insana tabiat ananın küseceğini bilir. Yani Yörük insanı, ormana ve doğaya zarar verecek herkesi kendisinden ve yurt olarak bellediği bölgeden uzak tutar.

Sadece bunlar mı? Yangın çıkmasını engeller. Ağacı, ormanı ve doğanın diğer unsurlarını eşi, evladı, hısımı ve akrabası olarak görür; onları canı pahasına korur.

Hayvanına suyu kovayla verir ki ziyan olmasın. Kalan suyu ağacın köküne döker ki o da nasiplensin.

Yörük’ün yüreği o kadar sevgi dolu ve yaşatma duygusu öylesine yüksektir ki, ormanı kendisi ve hayvanları ile bir tutar. Fakat böylesine sevgi dolu insanları devlete-millete muhalefet eden bürokratlar var.

Maalesef, devlete ve millete muhalif olan siyasiler mevcut…

Anlatmak istediğim olay yakın tarihimizde

gerçekleşmiştir. Bu olay neticesinde Türk devletine ve milletine verilen zararı herkes görsün ki yapılan yanlışlar yazıya geçip kayıt altına alınsın.

Gelecek nesiller aynı hatayı yapmasın. Bu hata, devletin Ege ve Akdeniz bölgelerinin birçok bölgesine uyguladığı gibi yaşadığımız alan kızılçam dikme kararı ile olmuştur.

Kızılçam, Anadolu’da, özellikle de Ege ve Akdeniz bölgesinde bolca bulunan bir ağaçtır. Sıcak iklim koşullarına rağmen yüzlerce yıl ayakta kalabilir. Kızılçam ormanları, uzaktan bakıldığında güzel bir görüntüye sahip olmasına rağmen bazı olumsuz tarafları bulunmaktadır.

Öncelikle kızılçam çok kolay yanabilen bir ağaçtır. Ormanın içinde adeta bir çıra gibidir ve en ufak bir kıvılcımla dahi tutuşabilir.

O yüzdendir ki yıllar boyunca her yaz mevsiminde İzmir, Antalya, Muğla, Hatay gibi pek çok şehrimizden orman yangını haberleri gelmektedir.

Ege ve Akdeniz bölgelerinin neredeyse tamamı bu ağaç türüyle kaplıdır.

Kızılçam aynı zamanda meyve vermez, kozalakları işlenmez ve bir geçim kaynağı haline gelemez.

O yüzdendir ki bizim buralarda bu ağacın bir diğer adı da deliçamdır.

Kızılçamın bir başka olumsuz özelliği ise dikildiği bölgenin civarında başka bir ağaç türünün yaşamasına izin vermemesidir.

Kızılçam ormanlarının içerisinde ne bir zeytin ne de başka bir yararlı ağaç bulunmaz. Yalnızca birkaç küçük meşe fidanları vardır. Kuruyup yere düşen iğne yaprakları da bir halı gibi çimenlerin üstünü kaplar, güneş almasını engeller.

En önemlisi de otlayarak beslenen hayvanlar için büyük bir risk oluşturur.

1988-1989 yılları… Batı Menteşe dağlarına, yani atalarımın yaşadığı bölgelere devlet kızılçam dikme kararı alır.

Tabii ki dağ köyleri devlete karşı gelemez. Devletin vardır bir bildiği deyip kaderine boyun eğer. Başına sonradan ne geleceğini bilmiyor. Kızılçam dikimi başlar, bizim bilinçsiz vatandaşımız da amele olarak çalışmaya başlar. Bizim dağ köylerinde yaşayan vatandaşlar yetmez, Aydın merkezden amele getirilir.

Bu da yeterli olmayınca il dışından işçiler yatılı olarak çalıştırılmaya başlanır.

Soğukpınar denilen mevkiye yerleştirilen bu yatılı işçiler için o bölgeye elektrik hattı bile çekilir. Bu işçiler aşağı yukarı beş yıl boyunca burada ikamet ettiler. Yani kızılçama verilen önemi siz düşünün. Kısacası kızılçam dikimi için her türlü imkân devlet tarafından sağlanmış oldu.

Kızılçam dikilen alan, ben diyeyim üç yüz bin metre kare, siz deyin beş yüz bin metre kare. Bu alan en az yirmi beş ila otuz köyün otlağıydı.Seydim Tarihi | Seydim-Çorum

Mera demiyorum, çünkü bu köylerde tapu yoktu, hala da gelmedi zaten.

Dikilen kızılçamların başta yöre halkı olmak üzere devlete ve millete çok büyük zararları olmuştur…

YORUM YAP