DOLAR 32,4689 % 0.06
EURO 34,8539 % -0.05
STERLIN 40,8131 % -0.18
FRANG 35,6588 % -0.13
ALTIN 2.435,30 % 0,01
BITCOIN 63.744,41 1.047

ASKER DERVİŞLER

Yayınlanma Tarihi : Google News
ASKER DERVİŞLER
0

ASKER DERVİŞLER

 
Türk askerlik töresinde, Horasan okulunun ve ardılı olarak teşkil edilen Anadolu (Rûm) Abdalan teşkilatının ayrıca bir yeri vardır.
 
Horasan Okulunun kurucusu Hazreti Piri Türkistan Hace Ahmet Yesevi Ata (1093-1166) okulunda (medrese) yetiştirdiği abdallarına (öğrencilerine) sadece İslamiyet’i tebliğ etmeyi öğretmemiş, aynı zamanda yurt savunmasında ve yeni fetihlerde görev almaları için askeri eğitim, sosyal ve içtimai alanlarda gittikleri yerlerde halka yardımcı olmak, sosyal yaşamda katkıda bulunmak için iktisadi eğitim, sağlık bilgisi (otacılık), matematik, fen bilimleri, fıkıh, kelam, hadis gibi dersler de vermiştir.
 
Horasan Okulu sadece din adamı yetiştiren bir medrese değildir.
Aynı zamanda asker yetiştirmiştir. Meslek erbabı yetiştirmiştir. Sosyal sorumluluk gereği aş evleri, değirmenler, han, hamam, kervan durakları yapan ve işleten o zamanın sosyal yardımlaşma vakıflarını kuran dervişleri yetiştirmiştir.
 
Horasan Okulunda yetişen talebeler (Horasan Erenleri, Horasan Abdalları) Küçük Asya’nın fethinde ve yurt tutulmasında, Haçlı Ordularının işgalleri karşısında, Moğol işgalinde, beylikler döneminde ve nihayetinde Rumeli’nin fethi ve ardından yurt edinilmesinde kendi yetiştirdikleri talebeleri ile (Anadolu Abdalları) çok büyük hizmetlerde bulunmuşlardır.
 
Moğol işgalinde Anadolu halkına nefes olmuştur Horasan Erenleri ve onların kurdukları sosyal kuruluşlar.
Önce Haçlı orduları ve ardından Moğol işgaline karşı teşkilatlanmışlar, yurt savunmasında çok önemli görevler üstlenmişler ve bu uğurda binlercesi şehit olmuşlardır.
Yani hiç birisi de “Ben dervişim, ben din adamıyım, ben hocayım, savaşmam!” dememişlerdir.
Yurt savunmasında ve fetihlerde son nefese kadar görev almışlardır.
 
Mesela Anadolu’daki Ahilik (Ahiyanı Rûm) teşkilatının kurucusu Ahi Evran Hâce Nasuriddin (Pîr Mahmud bin Ahmed Nasirûddin Ahî Evran bin Abbas Velî-1171-1261) hem debbağların (dericilerin) piri, hem de 32 esnaf loncasının (odasının) bir araya gelmesiyle oluşturulan Ahilik Teşkilatının kurucusu, hem de yurt savunmasında Moğol işgaline karşı durarak şehit olmuş bir yurtseverdir.
(Ahi Evran 12 Nisan 1261’de Kayseri savunması esnasında Muhammed Celaleddin Rumi’nin oğlu Alaeddin Çelebi ile şehit olmuştur.Muhammed Celaleddin işgalci Moğol yanlısı olduğu için oğlu Alaeddin Çelebinin cenaze namazını kılmamıştır.)
 
Devleti Aliyyenin (Osmanlı Türk Devleti) kuruluşu esnasında çok önemli görevler üstlenen Anadolu Abdalları (dervişleri) gittikleri Balkan topraklarında, tekfur ve voyvoda despotluğundan bıkan halkın adeta imdadına yetişmişlerdir.
 
Kurdukları değirmen, aş evi, han, hamam gibi sosyal tesisler vasıtasıyla yerel halkı Türk ilerleyişi ve fethi için hazırlayarak fethin daha kolay bir şekilde oluşmasını sağlamışlardır.
 
Bugün Balkan coğrafyasında Arnavutlar ve Boşnakların İslam’la tanışmasının ve akabinde Müslüman olmalarının en önemli nedeni yukarıda zikrettiğimiz “Asker Dervişler” olup, Devleti Aliyye tarihteki yerini almasına rağmen, Asker Dervişlerin etkileri halen Balkan coğrafyasında görülmektedir.
 
Tarihin en eski uluslarından olan ve tarih yazan bir ulus olan Türkler, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediği gibi “Ordusu olan bir ulus değil, ulusu olan bir ordudur.” Yazılı tarihin nerdeyse her sayfasında rastladığımız bu Ulus Ordu, askerlik görevini bütün görevlerin en kutsalı, en onurlusu saymış, cenk (savaş) Türkün düğünü olarak söylene gelmiştir.
 
Şurası bir gerçektir ki; Türkler ne zaman özünden, gelenek ve göreneklerinden, benliğinden uzaklaşmış, o gün cidden büyük buhranlara, büyük sorunlara girmiş ve uğraşmak zorunda kalmıştır.
Öyle zamanlar olmuştur ki; ulusumuzun birlik ve beraberliğinin türlü nifaklarla bozulduğu, devlet ve ulus arasında kopmaların yaşandığı, devletin ulustan soyutlandığı zamanlarda Türk Ulusu yeni yollar, yeni çıkışlar aramış ve nihayetinde de bulmuştur.
 
Gök Türk imparatorluğunun Çin etkisinde kalması, Büyük Selçuklu İmparatorluğunun ve ardılı Anadolu Selçuklu Devletinin Fars etkisinde, nihayetinde Devlet-i Aliyye’nin Arap ve Fars etkisiyle halktan ve daha önemlisi kurucu unsuru olan Türk Ulusundan kopması bunların sonunu getirmiştir.
 
Horasan okulundan, Abdalanı Rûma ve ardından günümüze uzanan bir süreçte Türk Ulusu tekrardan özüne dönmek zorunda olduğunun bilincine varmak ve kendisini ulus yapan özelliklerine sahip olmak zorundadır.
Bir şeyin farkına varmak, farkında olmak hayati öneme haizdir.
 
Türk ulusu sadece kendi coğrafyasının değil, en uzak coğrafyalarda bulunan mazlum ulusların umudu, beklenenidir.
Damarlarında Türk kanı dolaşan her birey bunun idrakinde olmak zorundadır.
8 Nisan 2024 Kudret Harmanda
 
 
 

 

 
 

YORUM YAP