DOLAR 32,3053 % 0.08
EURO 35,0076 % -0.09
STERLIN 40,7249 % 0.06
FRANG 35,6285 % 0.07
ALTIN 2.447,75 % 0,06
BITCOIN 61.626,23 -2.023

Cumhuriyetin 100’üncü yılında Türk Kadınları Çalıştayına Hoşgeldiniz !!!

Yayınlanma Tarihi : Google News
Cumhuriyetin 100’üncü yılında Türk Kadınları Çalıştayına Hoşgeldiniz !!!
0

Cumhuriyetin 100’üncü yılında Türk Kadınları Çalıştayına Hoşgeldiniz !!!

Gök bilge, ulu Başbuğ Kızıl Oğuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kızları, Ertuğrul Bey Gazinin torunları, Tomris Katunun varisleri  olarak  27 Ocak 2024 Cumartesi günü Turgutlu Lisesi Konferans Salonundan Cumhuriyetin 100’üncü yılında Türk Kadınları Çalıştayımız da bir araya geldik…
 
Anadolu Yörük Türkmen ve Sivil Toplum Kuruluşları Güç Birliği Girişimi;
Dilde, fikirde, işte harekette birlik diyerek saygı ve selamlarımı sunar hepiniz ayrı ayrı hoş geldiniz….
Sizlerle olmak benim için bir onurdur…
 
Çünkü her biriniz ayrı ayrı deniz ve deryasınız . Denizler ve Deryalarla olmak,
Kıymetli öğretmenlerimin ve sizlerin önünde bu konularda ki çalışmalarınızı bildiğim için heyecanlandırıyor…
TÜRK tarihinin de TOMRİS Hatun dan sora ikinci kadın hükümdarı “BUĞARIK Hatun” dünyada ilk ve tek kadın hükümdarlarıdır…
 
Tarih 520’yi gösterdiğinde Sabarların hanı Belek Han (Balak Han) ölmüştür ve tahta eşi Boğarık Hatun geçmiştir.
Yaratılıştan bugüne kadınların hızlı, güçlü ve kandırılamayacak kadar akıllı olduklarını herkes biliyor.
Kadınların yüzlerinde bir gerginlik, bir korku, bir dehşet ifadesinin olmadığını insanlık tarihi çok iyi biliyor.
Boğarık (Boarık) Hatun Türk tarihinde Tomris Hatun)’dan sonra bir ordunun başına geçtiği bilinen ikinci kadındır.
 
Başına geçtiği ordu yazılan kaynaklara göre 100 bin kişilik bir orduydu.
Bunu 6. yüzyılda yapması insanlık tarihi açısından büyük bir olaydır.
Ancak biz bu büyük olayı ne kendimize ne de dünyaya anlatabilmişiz.
Bir kadının günümüzde bir işe, bir olaya başkanlık edip yönetmesi homurtulara neden olurken bile bunu yüzyıllar önce 100 bin kişilik orduya baş olması eşsiz bir başarıdır.
 
Kadının üretken olduğunu, hayatın merkezi olduğunu, çocuğun beşiğinden ocağın eşiğine kadar her şey demek olduğunu tüm cinsler biliyor.
Ama paylaşmaya geldiğinde, maalesef toplumda hak ettiği yeri bir türlü bulamıyor.
Kadınlardan korkulacak bir neden, tedirgin olunacak bir neden yoktur.
 
 
Ayrım yapmak istemiyorum, keşke yaradan ilahi kudretini gösterse de erkeklerin bulunmadığı ayrı bir kadınlar ülkesi yaratsaydı ne olurdu bu erkek neslinin hali bilmiyorum….
Bir kadın olarak düşünmek dahi istemiyorum.
Şuna inanıyorum ki , dünya tüm canlılar için yaşanabilecek saygı sevgi içinde çok daha güzel bir mekan olurdu.
Kadınlar ülkesi bir cennet olurdu, savaşın, suçun, açlığın, israfın, kibirin, kıskançlığın, üzüntünün olmadığı; temelde tek ve büyük bir ülkede, birbirine bağlı bir aile gibi hareket eden, herkesin değerli olduğu, herkesin ihtiyacının karşılandığı, herkesin şık ve temiz giyindiği; teknoloji, eğitim ve sanatın son derece geliştiği ortak bir yaşam alanı olurdu….
 
Sivil Toplumlar da Kadın !
Tartışılan konuya bir bakarmsınız halimiz nicedir…?
Kadınlar çalışma hayatında yer alsın mı?
Siyasi partilere üye olsun mu?
Mecliste yüzde kaç kota ile yer alsınlar?
Sivil toplum kuruluşlarında yer alsınlar mı?
Yönetici olsunlar mı?
 
Yaratıcı kudretine inandığımız ilahi güç bu sorunun cevabını çok iyi söylemiştir aslında, fakat işimize gelmeyeni bilmezlikten geliriz….
 
Tarihin eski sayfalarını fazla karıştırmak istemiyorum.
Günümüze gelin ve modern dünyanın gelişmiş ülkelerine bir bakın;
Kadın eliyle ne kadar güzel, insanlar ne kadar mutlu…
Ellerine geçirdikleri en üst düzey yönetim yetkisini bile kendi rızalarıyla nasıl yenilere bırakıyorlar…
 
İşte Almanya, İngiltere, Finlandiya, Avustralya, Kanada… Amerika Birleşik Devletleri Başkanı, seçimlerdeki rakibinin eşini ülkesinde dışişleri bakanı yapıyor.
Hayretle izlemekle yetiniyoruz…
 
Sadece kadınların bulunduğu bir ülkede yaşamak ister miydiniz?
Evrensel huzurun, iyi niyetin ve karşılıklı sevginin bulunduğu bir yer: Kadınlar Ülkesi. Bu düşünceyi savunmak zorunda kalmayalım, istersek bunu cinsiyet ayrımı yapmadan da başarabiliriz.
Ben bir kadın olarak cinsiyet ayrımına takılmadan hayatın her alanının paylaşılmasından yanayım.
Sivil Toplum Kuruluşlarına da bu gözle, bu düşünceyle bakıyorum.
 
Erkeklerin kadınları horlaması, aşağılaması, geri hizmet elemanı gibi görmesi, ya da sadece cinsel obje olarak görmesi eskiden beri var olan ve maalesef hala var olmaya devam eden sorunlar arasında.
Bu sorunları birlik de çözebiliriz…
Toplumun hala kabul etmediği ama eninde sonunda kabul etmesi gereken konular bunlar.
Kadınlar cinsel obje değildir. Bunun için var olmamışlardır.
Toplumsal roller cinsiyete göre mi belirlenmeli?
Bence hayır da ya sizce…
Uzmanlığa, liyakata bakılmalı. İşte güzel ülkemiz ve güzel inancımız o zaman kazanacak, hem de daha çok kazanacak.

Yine tarihe bakarsak ; Türk boylarında kadın ,özgür ve eşit bir toplumsal konuma sahipti. Toplumda var olan demokrasinin kendisidir.

Türklerin o zaman ki dini olan şamanizmin , kadında ki “kutsal” güce dayanmasıydı.

Hukuksal açıdan kadın ve erkek tamamen eşitti.

Erkeğin yalnızca bir tane kadını olabilirdi. Kadınlar doğrudan doğruya hükümdar , kale muhafızı, vali ve elçi olabilirlerdi.

Kızlar kendileriyle evlenmek isteyen erkeklerle bir çeşit düello yapıyor ve kendilerini yenemeyen erkeklerle evlenmiyorlardı. Ev, karı ile kocanın ikisine aitti. Çocukların velayeti konusunda baba kadar ana da hak sahibiydi.

Eski Türk topluluklarında , devlet başkanlığı Hatun – Hakan ortak sorumluluğu ile yürütülürdü. Yasa niteliğindeki emirnameler , her ikisince imzalanmadan uygulanmazdı.

Kadın devlet yönetiminde, hatta askerlik ve sporda bile etkin rol oynuyordu.

Elçi kabulü dahil, bütün önemli törenlerde Hakan ile Hatun beraber bulunurlardı.

Hatun bizzat savaş kurulunun üyesiydi. Kadınlar savaşın her aşamasında erkeklerle eşit koşullarda katılırlardı.

Tarihte devlet başkanlığı yapmış ilk kadınlar da Türklerdi.  Delhi Türk Devleti’nde Raziye Sultan, Kirman’daki Kutluk Devleti’nde Türkan Hatun bunun en ünlü örneklerini oluşturuyordu…

Yaşadığı çağın seyyahı İbni Fadlan, Volga boylarında Türkler arasında gezerken kadınların erkeklerle birlikte her türlü sosyal aktiviteye katıldığını, dini ve resmi şölenleri bizzat yönettiğini anlatır.Seyahatnamesinde “kadınlar, erkekler gibi muharebe ederler, çeviktirler, at üzerine sıçrayarak binerler, kolları kuvvetlidir” diyerek kadınların savaş kabiliyetini tespit eder..

 Türk devletlerinde kadın-erkek eşitliğinin olduğu, kadının bir statüsünün olduğunu ve Yavuz Sultan Selim’den sonra tamamen Arap kültürünün egemen olduğu Osmanlı İmparatorluğunda ise kadının sosyal hayattan tamamen dışlanarak toplumda bir statüsünün kalmadığını kitaplarda ve   sosyal meyalarda hep  anlatılmıştr….

           
Tarih ve günümüz bunun bir ütopya olmadığına dair örneklerle dolu.
Gök bilge, ulu Başbuğ Kızıl Oğuz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün kızları, Ertuğrul Bey Gazinin torunları, Tomris Katunun ve Bugarık Hatunun varislerine Bilenlere selam olsun….

YORUM YAP