NEDİR BU ALLAH’IN KULLARINDAN ÇEKTİĞİ ?
Allah, yarattığı kullarına (yani bize) akıl vermiştir, mantık vermiştir, öğrenme kabiliyeti ve bunu uygulama becerisi vermiştir. Gönderdiği dinlere bakıldığında (Yahudilik, Hristiyanlık ve İslam) her zaman kullarına akıl etmelerini, düşünmelerini ve gündelik hayatta her şeye “kader” diyerek boyun eğmemelerini, kişinin kaderinin kendi çabalarına bağlı olduğunu söylüyor. Hatta bu konuda Müslümanların çok sevdiği(!) ama okumak zahmetine katlanmadığı İslam’ın yüce kitabı Kuranı Kerimin 17’inci suresi olan İsra suresinin 13’üncü ayetinde “Biz her insanın kaderini; kendi çabasına bağlı kıldık.” diyerek açık bir ikaz bildirilmektedir. Yani herkesin kaderi kendi elindedir. Bunun izaha, açıklamaya gereği var mıdır bilemem ama yazılanlar akıl sahipleri için nettir.
Şimdi durduk yere bu kader mevzusu nereden çıktı? Kudret Hoca, tarihçiliği bıraktı ilahiyata mı merak saldı? Merak etmeyin, ilahiyat konusunda rehberim İmamı Azam Ebu Hanife’nin dediği gibi; kırk sene okusam da bir fetva verecek mesuliyeti kendimde bulmayacak kadar haddimi de, sorumluluğumu da bilirim.
Bilindiği üzere 6 Şubat 2023 tarihinde ülkemizde bir büyük doğa olayı yaşandı. On bir ilimizi tabiri caiz ise yerle yeksan eden büyük zelzele neticesinde on binlerce insanımızı kaybettik, on binlercesi de yaralı olarak kurtarıldı. Ölenlere rahmet, sağ kalanlara sıhhat ve selamet dileriz de dilemekle olmuyor işte! Bunca insanın ölümüne ne neden oldu? Deprem! Yapacak bir şey yok, takdiri ilahi işte… Yani suçlusu ilahi takdirin sahibi olan kişi, kurum, kuruluş yani ALLAH! Bak bak bak! Sen bunca insanı nasıl öldürür, bunca emzikli anaları bebesiz, bebekleri anasız, babaları evlatsız, evlatları babasız nasıl bırakırsın? Suçlu, ayağa kalk! Ya hu, depremin kader olduğunu kim söyledi size? Cenabı Allah, size açık açık demedi mi, kaderiniz çabanıza bağlıdır diye? Birinci derecede deprem kuşağında olan bir memlekette yatay mimari olması gereken yere 8-10 ve hatta 25 katlı binalar diken sizler pirüpak (lekesiz, tertemiz), suçlu Allah, öyle mi? İnşaatları ahbap çavuş dostluğunda denetleyenler(!) suçsuz, suçlu Allah? İnşaatlarda 5’inci sınıf malzeme kullananlar, dışarıda kullanması gereken malzemeden çalıp, gösteriş için evlerin içine süsleme yapanlar, evleri, binaları zemin etüdü yaptırmadan dikenler, bunları denetlemesi gerekirken denetlemeyip partizanlık, ahbap çavuşluk yapanlar suçlu değil, deprem nedeniyle suçlusu Allah! Ne diyelim, alayınızı… Allah ıslah etsin!
Yangınlarla boğuştuk geçen yıl, sadece ormanlarımız yanmadı, yurdumuzun akciğerleri, yurttaşlarımızın yürekleri de yandı. Peki, bunun suçlusu kimdi? Sözüm ona piknik yapmaya gittiğinde ateşi söndürmeyen, ateş yakmanın yasak olduğu yerde ateş yakan, keyif için tüttürdüğü sigarasını söndürmeden yola fırlatan, teröristlik yapan, bir anda 15-20 yerde ormanları ateşe verenler değil de yine olayı kadere bağlayıp Allah mı diyeceğiz yoksa? Ormanları geleceği olarak görmeyip, rant kapısı olarak görenlerin yaptığı gibi olaya “kader” deyip geçecek miyiz? Yahut da her yangının ardından, sözde tekrar orman tesis edileceği söylenip de imara açılan yerleri talan edenlerin yaptığı gibi, olaya “Allah’ın takdiri” deyip suçlu olarak yine Allah’ı mı göstereceğiz?
Sel oldu, yine üç beş kişi öldü. Bu kadar yağmur, kar, dolu beklemiyorduk, takdiri ilahi… Ya hu nedir bu Allah’ın ikiyüzlü kullarından çektiği? Sorsan hepsi de Allah’a inanan samimi, dürüst müminler ama ilk fırsatta yani her halükarda, kendi yedikleri herzeleri hemen Allah’a yüklemekte pek mahirler! Dere yatağına sanki yüce yaratan ev yapın dedi. Sanki kadir Mevla’m; gidin milyonlarca dolara yaptırdığınız alt yapıyı maymuna çevirin, yağmur giderlerini su gidemeyecek biçimde asfaltla kapatın, zeminden 25-30 santim yukarıya yapın sonra da dere taşınca suçlu olarak beni ilan edin mi dedi? Binlerce yıldır kendi halinde, kendi yatağında giden dereleri “Islah” etme bahanesi ile betonla doldurun da, akacak yer bulamayan sular evlere, dükkânlara, ahırlara dolsun mu dedi Yüce Yaratıcı?
Geçin bunları! Hiç biriniz de samimi değilsiniz! Sözde Allah’a inanıyorsunuz ama hiç biriniz de O’nun istediği kullar değilsiniz. Çünkü samimi değilsiniz. İnancınız Allah’a samimi bir şekilde iman etmeyi değil, paçanız tutuştuğunda Allah’ı suçlu ilan edip, O’na çamur atmayı emrediyor. Hakikaten samimi insanlar olsaydınız önce insan olmanın gereğini yapardınız. Allah azze ve celle diyor ki; “Yetimleri koruyun!” biz ne diyoruz? “Allah’ım sen yetimleri koru!” Allah diyor ki; “Yoksullara yardım edin, alışverişte ölçüyü koruyun, birbirinizin hakkını gözetin, önce tedbirinizi alın, sonra tevekkül edin.” Biz ne dedik? “Allah’ım her şeyi bana ver, zengin olayım, muhtaç olmayayım, fakirleri de koru, açlara yardım et, evsizlere, yurtsuzlara, yolda kalmışlara yardım et. Hakkımızı yiyenlere lanet et” vs. vs. vs… Ya hu Allah sana emrediyor yap diye, sen işi yine geldiği yere havale ediyorsun. Sonra da, vay efendim ben şöyle müminim, böyle inançlıyım, falan feşmekân…
Aslında sadece kendimizi kandırıyoruz. Gerçi kandığımız falan da yok ama öyle olsun istiyoruz. Korkarım yarın huzuru mahşerde her suçun müsebbibi gördüğümüz Yüce Yaratanın yüzüne bakacak halimiz bile kalmayacak. Her felaketin ardından ders alması gereken, tedbir alması gerekenlerin iki de bir “Allah beterinden korusun.” Demeleri yok mu? İnanın çıldırmamak elde değil!
Hani imanını, dinini beğenmediğimiz batılılar var ya, işte onlarda böyle şeyler inandıkları tanrılarına güvenmedikleri için değil, tedbiri elden bırakmadıkları için olmuyor. Keşke bizde birazcık ders almasını bilsek de, her konuda Cenabı Allah’ı birilerine emanet eden yöneticilerle sınanmasak!
Kudret HARMANDA
09.06.2023