BIST 100
10.746,98 0,04%
DOLAR
40,6438 0,04%
EURO
47,1318 1,51%
GRAM ALTIN
4.395,45 2,23%
FAİZ
39,97 -0,79%
GÜMÜŞ GRAM
48,42 0,84%
BITCOIN
112.599,00 -0,14%
GBP/TRY
54,0101 0,56%
EUR/USD
1,1587 1,51%
BRENT
69,67 -2,83%
ÇEYREK ALTIN
7.186,56 2,23%
Antalya Az Bulutlu
Antalya hava durumu
27 °

NİNEMDEN GUGUK KUŞU ÖYKÜSÜ -İbrahim Uysal

kalpgazetesi.com-Ninemden guguk kuşu öyküsü
NİNEMDEN GUGUK KUŞU ÖYKÜSÜ 
 
Bazen iki satır yazmadan önce yazacaklarım kafamda olduğundan, bir de bu konuda kim ne demiş, yazmış, çizmiş diye araştırır, okurum. İşte bu satırlardan önce de, bir "Osmanlı Kadını" olan Ninem, bazen ders niteliğinde anlatılarını bir masal, öykü ya da özlü söz ile süsler ve anlatırdı, derdini ve dersini.
      Burada anlatacağım Ninemden alıntı öykü GUGUK KUŞUNUN öyküsü olsa da, Osmanlı Kadını dediğim Ninemden de iki kelam etmeden geçmek olmaz.
       Malum köy delikanlısıyız. Eskiden köyler bu kadar makinalaşmamıştı, işler daha basit alet edevat ile ve yardımlaşma, imece usulü ile yapılırdı.
     Ben bile bu işlerin bir parçası oldum. 
     Bahar gelince ottur, çöptür bahçe, tarla işi alır başını gider. Öyle ev halkı ile de baş etmek yetmez. Dolayısı ile hısım akraba, konu komşu bu işlerin içinde olur. Bir kısmını yevmiye ile halletsen de bir de hatır gönül için yardımlaşılır.
      Bir başka Ninemin yeğeninin eşi ve kızı bize bahar gelince ot ayıklama, çapa işlerinde, güz gelince de nohut, fasulye hasadı gibi işlerde yardım ederlerdi, ben de bizimkiler adına, okullar kapalıyken traktör ile onların tarlalarını sürer, nadas ederdim.
     Bahar gelip okullar kapanınca, köyde çapa ve ot ayıklama işleri çoğalır ve bir kişi bulmak için dönülüp durulur.
    Tabi Annemler ile tarlaya giden hısım akraba, konu komşunun çocukları da evde nineme emanet. Ninem onlara masallar anlatır, yemeklerini yedirir, hasta iseler bugün "kocakarı ilacı" denilen şeyler ile tedavi ederdi. Hatta bunu bilen yakın köylerden hasta koskoca insanlar bile nineme tedaviye gelirlerdi. 
     Her ne kadar birileri gibi "Osmanlı Torunuyuz" diye dolaşacak halimiz olmasa da, bir OSMANLI KADINI ninenin torunuyuz. Hem de iyi ki!..
     Gelelim asıl konuya. 
     Dedim ya, GUGUK KUŞU ile ilgili yazılanları okudum, Ninemin bana anlattığı gibi bir öykü göremedim.
     Okuyunca nasıl hak vereceksiniz!..
     Evvel zaman içinde, kalbur saman içinde, develer tellâl iken, pireler berber iken ben dedemin beşiğini tıngır mıngır sallar iken bir köyde bir adam ile karısı varmış, zamanla da güzeller güzeli bir kızları olmuş.
     Derken bir gün adamın karısı hastalanmış ve ölmüş. 
     Tarla tokat işleri, mal maşakat, evin işleri, yemek, bulaşık, çamaşır derken adam çaresiz kalmaya başlamış. Hısım akraba da yardım etse de olmuyor, derken düşünmüşler ve bu adamı evlendirmeye karar vermişler.
     Yakın köylerin birinde, kocası ölmüş bir çocuklu bir kadın olduğunu öğrenmişler. Gitmişler, bakmışlar ve kızı ile alıp adama getirmişler. Yoksulluktan imanı gevremiş kadın, eve gelince varlık içinde yaşamaya başlamış, tabi kızı da şımardıkça şımarmış.
     Adam sabah erkenden çorbasını içip tarlaya giderken, adamın kızı da ahırda mallara bakıyor, onları ağıla salıyor, sonra da ahırı temizliyor, yemleğelere mevsimine göre samanlıktan aldığı samanı dolduruyor.     
    Adamın kızı per perişan ama adam işinden gücünden bunları görmüyor, bilmiyor, kadının kızı ise şımardıkça şımarıyor.
    Derken bir gün adamın kızı ahırda hayvanların altını temizleyip, samrayı dışarı taşırken, üvey ananın kızı da evin içinde avluda koşup oynuyor. Bir ara evin hanayına giriyor, oradan bir şeyler alıp yerken, yağ tenekesinin üstüne basıp, tenekeyi deviriyor ve kaçıyor.
     Hanaydan bir şeyler almaya gelen Üvey Ana, yağ tenekesinin devrildiğini ve yağın aktığını görünce, hemen yan taraf ahırdaki kızı çağırıyor ve yağı döktün diye temiz bir dövüyor. Kız yok ben ahırdaydım, buraya girmedim bile dese de nafile.
     Adam, tarlada tokatta, kızı evde ama hiç bir şeyden habersiz. Kız da babası üzülmesin diye sesini çıkarmıyor. Artık bu son olay da canına tak ediyor.
      İşleri bitirdikten sonra evden kaçıyor ve köyün dışında bir tepenin başında Allah'a yalvarmaya başlıyor.
     Ne olur Allah'ım, ya beni taş et, ya da kuş et de bu işkenceden, acıdan kurtulayım.
     Birden kızın yakarışı, duası kabul oluyor ve Allah kızı kuş yapıyor.
    Adam kızını arasa da, kimse kızdan bir haber alamıyor.
     Bir süre sonra kız da Babasını, hısım akrabasını özlüyor. Sonra uçuyor ve Babasının, hısım akrabasını evlerinin çatısına, ağaçlarının dallarına konuyor ve başlıyor ağlayarak derdini anlatmaya.
     Guguk guk, guguk guk. Yağ döktü, kız döktü. Guguk guk.
      Zamanla adam da, hısım akrabalar, konu komşu olayı anlıyor ama iş işten geçiyor.
    İşte o gündür, bu gündür bahardan yaz sonuna kadar sabah demeden, akşam demeden guguk kuşu olan adamın kızı ötüp, ağlayıp duruyor dallarda, çatılarda.
     Bunu öğrenen adam çok üzülüyor ve Üvey Karısı ve Kızına kızıyor. Kadın, hiç de bundan alınmıyor. Bir gün adam tarlada çiftte iken evde paraca kıymetli ne varsa topluyor ve kızı ile kaçıyorlar.
     Bahar mevsimi, yağmurun ne zaman yağacağı belli olmaz. Üvey Ana ve Kızı köylerine kaçarken, bir dereden geçmek gerekmektedir. Tahta köprüye doğru yürürler. Tam da köprünün ortasına gelince birden şimşekler çakar ve sel bütün azameti gelir, köprüyü de kadını ve kızını da alıp götürür.
    Adam, üvey karısını ve üvey kızını arasa da bulamaz. Bir zaman sonra dere yatağında cesetleri bulunur ama sadece kemikleri kalmıştır.
     Kıssadan hisse, iyilik yaparsan iyilik bulursun, kötülük yaparsan da belanı!..
    Keşke günümüz yaşamı da, böyle olsaydı!..

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?