DOLAR 32,2670 % 0.07
EURO 34,8120 % -0.32
STERLIN 40,5450 % 0.02
FRANG 35,6632 % 0.07
ALTIN 2.450,12 % 0,23
BITCOIN 61.512,89 0.895

YÖRÜKLÜK 1

Yayınlanma Tarihi : Google News
0
YÖRÜKLÜK 1
Yörük, Türk’ün DNA’sıdır. Türk milletinin genetiğinde bulunan ve Türk’ü diğer uluslardan
ayıran, onu farklı kılan bazı özellikleri, Yörüklerin bugün bile geleneklerinde ve adetlerinde, kısacası
kültüründe hala mevcuttur. Orta Asya bozkırlarından Anadolu’ya göç eden Türklerin yerleşik hayata en son geçen ve yabancı toplumlarla kültürel ve biyolojik teması en son kuran boyu Yörüklerdir.
Bu  özelliğiyle Yörükler, Orta Asya Türk kültürünün yegâne taşıyıcısı olmuştur. Türk’ün kültürel geçmişini
yansıtan bir ayna konumundaki Yörük folkloru, Türk’e Türklüğünü hatırlatan bir gelenekler bütünüdür.
O yüzdendir ki büyük önder Mustafa Kemal Atatürk, “Toroslarda bir Yörük çadırı varsa, o çadırın da
dumanı tütüyorsa biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti hala yaşıyor demektir” sözünü bu bilinçle söylemiştir.
Uzun sözün kısası Yörüklük, Türklüğün temel yapı taşıdır.
Zihnimde bu bilinci taşıyarak ve kendim de bir Yörük evladı olarak ceddimi araştırmaya karar
verdim. Araştırmaya başlamadan evvel çocukluğumda büyüklerimden dinlediklerimi bir bir hatırlamaya
çalıştım. Ardından eğitim hayatımda Yörüklerin tarihçesi hakkında okuduklarımı göz önüne aldım. Bu
konuda karşılaştığım ilk sonuç, birebir örtüşmese de büyüklerimin bana anlattıkları ile kitaplarda
yazılanların benzer bir nitelik taşıması şeklindedir. Buna göre atalarım, konargöçer bir hayat yaşamış
ve geçimlerini küçükbaş hayvancılıkla sağlamıştır. Geçim sağladığı hayvanların telef olmasının önüne
geçmek maksadıyla atalarım, ilkbahar bitmeden yaylaya, sonbahar bitmeden de kışlağa göçüp buralara
yerleşmek zorunda kalmıştır.
Günümüzde “Yörük Göçü” adıyla temsili şenliklerle Ege ve Akdeniz
bölgelerinde icra edilen bu ritüelin yılda iki defa yapılması gerekmekte idi. Kendine özgü çeşitli kaideleri
bulunan bu göç esnasında, karşılaşılan çeşitli zorluklar atalarımı yıldırmamış; Yörüklüğün bir gereği
olarak göç devam etmiştir. Öyle ki günümüzde, günler öncesinden hazırlık gerektiren kimi olaylar,
Yörükler için sıradan hale gelmiştir. Göç sırasında gerçekleşen doğum, ölüm gibi bazı durumlarda
Yörükler, pratik çözümler üretmiştir. Göç yolunda ölen kişilerin, en yakın yerleşim birimlerinde bulunan
mezarlığa defnedildiği bilinmektedir. Yörükler, en yakınlarının dahi defnini bu şekilde gerçekleştirmiş
ve göçe devam etmişlerdir. Bu durum da Yörük yaşam şekline yabancı olanlar için çoğu zaman
yadırganmıştır. Hatta Yörüklerin bu uygulaması hakkında güldürücü fıkralar dahi ortaya çıkmıştır.
Sözgelimi, Nurdan Kılınç’ın Antalya Yörüklerinden naklettiği bir fıkraya göre iki Yörük kardeş,
yaylaya dönmek üzere göçü sararlar. İhtiyar babalarını da hocaya okutup sırtına alırlar ve yola
koyulurlar. Mola verdikleri bir sırada babalarının nefes alıp vermekte zorlandığını gören oğullardan biri
“Ağabey, babam öldü. Daha fazla taşımaya gerek yok. Buraya gömelim” der. Ağabeyi de “ Tamam” der
ve üzerine toprak atmaya başlarlar. Adamcağız “Durun oğullarım, ne yapıyorsunuz? Ben daha
ölmedim” dese de oğulları “Baba, sen kendini bilmez misin? Yörük’ün ölüsü güz ayında bu kadar olur”
derler. Sonuç olarak babalarını diri diri gömen kardeşler, göçe devam ederler.
Her şakada bir gerçek payı vardır. Fıkrada anlatılanlar her ne kadar abartı gibi görünüyor olsa
da arka planında bir hakikat yatmaktadır. Bu hakikat, realist hayat felsefesinin hüküm sürdüğü tabiatın
bağrındaki zorunluluktan kaynaklanır. Yani tek gelir kaynağı hayvancılık olan Yörükler, doğa
kanunlarının gerektirdiği şekilde acılarını ve kederlerini yüreğine gömüp yollarına devam ederek var
oluş mücadelesini sürdürmüştür.
Nasuf ABALI

YORUM YAP