BIST 100
10.366,16 -0,04%
DOLAR
40,3784 0,16%
EURO
46,9953 0,43%
GRAM ALTIN
4.350,44 0,55%
FAİZ
41,09 -0,48%
GÜMÜŞ GRAM
49,61 0,32%
BITCOIN
118.114,00 0,53%
GBP/TRY
54,1855 0,16%
EUR/USD
1,1626 0,26%
BRENT
69,28 -0,35%
ÇEYREK ALTIN
7.112,98 0,55%
Antalya Açık
Antalya hava durumu
27 °

LİYAKAT MI? SADAKAT MI? Himmet Cansız

kalpgazetesi.com-Liyakat mı sadakat mı

LİYAKAT MI? SADAKAT MI?

Türkçesiyle de yazalım.
Yeterlilik/yetkinlik mi? Yoksa bağlılık mı?
Siyasilerin dilinden liyakat sözcüğü hiç düşmez.
Liyakatla yatıp liyakatla kalkarlar.
Gelgelelim ki; aranan liyakat nedense bir türlü bulunmaz. Liyakat kayıp, liyakat firari, liyakat faili meçhul. Faili belli aslında liyakatın. Çapsız, kurnaz, kaprisli, kibirli, özgüvensiz siyasetçilerin yozlaştırıp çürüttüğü siyasal kültür. Yozlaşmış politik kültürün talebi; kayıtsız koşulsuz sadakat.
Oysa; sadakat varsa liyakat olmaz, liyakat varsa da sadakat.
Sadakat kişicidir. Efendisi her kimse, salt onu düşünür. Faydacıdır. Liyakat toplumsal yararı, halkı düşünür. Toplumcudur.
Sadakat, evetçidir. Şakşakçıdır. Alkışçıdır. Pohpohçudur....
Sadakatta özgüven, özgünlüklük yoktur. Özgül ağırlık yoktur. Özgür ve yaratıcı düşünce hiç yoktur. Akli değil, naklidir. Görüş açısı sığ ve dardır.
Sadakatsız olur mu?
Sadakat kişilere değil; anayasa, ülke, ilke ve değerlere olur.
Liyakat eleştireldir. Yöntemsel ve projecidir. Özgür düşünüp, özgün tasarlar. Görüş açı engindir. Ufuklara bakar.

Gelin şimdi Liyakat ve Sadakat'ı bir konuşturalım.

Sadakat:
- Merhaba Liyakat. Ne var ne yok? İşler nasıl?

Liyakat:
- Merhaba Sadakat. İş güç yok. Bu alan senin alanın. Güç merkezi siyaset kurumu. Onlar da beni sevmez. Onlar senin gözden, sen de onların biricik gözdesi.

Sadakat:
- Öyle deme. Bugünlerde çok huzursuzum. Herkesin dilinde sen varsın. Cümle alem seni arıyor. Liyakattt! Liyakattt! Bu ürkütücü sesleri duymak beni öyle panikletiyor ki...
Sorma gitsin.
Üstelik işimi sağlam da yaparım.
Bir iş yapsam bin eder, pazarlar ve satarım.
Gün boyu efendimi överim.
Benim işim bu.
Ölümüne taparım efendime.

Efendim ölürse de:
- Efendim öldü! Yaşasın yeni efendim! der, hemen yeni duruma göre konumlanırım.

Büyük atalarım tarihin en eski mesleği; yalakalık, yandaşlık, çanakçılık derdi.
Ne kadar haklılarmış.
Ancak; zaman akıyor, çağ değişiyor. Millet de akıllanıyor. Bu çağ bilgi çağı, bilişim çağı. Her şey açık seçik ortada. Herkes her şeyi görüyor. Çısçıplak ortada kalmak da var. Telaşım, kaygım, tasam bundandır.

Liyakat:
- Telaşın boşuna. Biatın, bağnazlığın, cehaletin sağı solu olmaz. Çağı da olmaz. Toprak; aynı toprak. Kalıp; aynı kalıp. Kültür; aynı kültür. Maya; aynı maya.
Doğru dürüst kitap okuyan var mı? Yok. Kitap okumayan insan düşünebilir mi? Düşünemez. Sorgulayamaz. Araştıramaz. Günübirlik yaşar gider. Şayet geçim derdine düşerse; biraz hayıflanıp, ağlar sızlar. Hepi topu bu kadar. Bu çağda hala çakma kahramanlara itibar eder. Hep kişileri konuşur. Daha olayları konuşacak duruma gelmemiştir ki, fikirleri konuşabilsin.
En zor kahramanlık, düşünme kahramanlığı.
Fakat; yeni bir gençlik geliyor.
Umut onlar.
"Fikri HÜR, irfanı HÜR, vicdanı HÜR" gençlik. Bir de, her yaşta genç düşünüp genç kalanlar var, onlar da umudu besliyor.

Şimdi, liyakatla sadakatın konuşmasına ara verip;
Cumhuriyetin ilk yıllarına dönelim.

Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu büyük Atatürk, yeni devletin eğitim sistemini tartışmak için Çankaya köşkünde; yerli ve yabancı bilim insanlarıyla yemekli bir toplantı yapar.
Herkesin fikrini alır, dinler ve notlar alır. Sofrada bulunan genç bir devrimci atılır:
"Paşam! Böyle bir eğitim modeli olmaz!"
Sevdiği kişilere çocuk diye seslenen Atatürk çocuğa dönüp:
- "Sen bir sus çocuk" der.
Vakit ilerler, çocuk:
-" Olmaz Paşam olmaz! Böyle bir eğitim modeli olmaz!" der.
Atatürk bozulur:
- " Çocuk, sen dışarı çıkar mısın!" der.
Çocuk:
- " Paşam bu sofra milletin sofrası, çıkmam!" deyince, ortalık buz keser.
Atatürk:
-"Arkadaşlar! Bu durumda ben çıkayım. Siz çalışmanıza devam edin " der.
Ertesi sabah kahvesini içerken, yaverine bizim çocuk nerde? diye sorar.

Yaver:
-"Paşam İstanbul'a gidecekmiş, bizden 10 lira rica etti, verdik der.
Atatürk duygulanır ve de üzülür.
- "10 lira nedir ki. Bari benim maaşımdan 50 lira verseydiniz der.
Yaver:
-" Söyledik ama kabul etmedi.." der.
Cumhuriyet onurdur. Gururdur. Erdemdir. Akıldır. Bilimdir. Namustur. Cumhuriyet vatandır.
Nereden nereye...

Atatürk, Devrimci /Türkçü O aykırı çocuğu bir süre sonra bakan yapar.
O çocuk kim midir?
İlkokullarda, heyecanla okuduğumuz andımızı yazan Milli Eğitim Bakanı Dr. Reşit Galip'tir.
Ne yazık ki Reşit Galip, çok genç yaşında zatürreden İstanbul'da ölür.
Ölüsü de rıhtımda iki gün sonra tesadüfen bulunur.
Cebinde sadece beş lirası çıkar.
Cumhuriyeti kuranlar; barut kokan, ateş gibi insanlardı.
Kurmaylar ateş. Başkomutan güneşti.
Yüce ruhları şad olsun.
Himmet Cansız

YORUM YAP

Yorum yapabilmek için kuralları kabul etmelisiniz.

Henüz bu içeriğe yorum yapılmamış.
İlk yorum yapan olmak ister misiniz?