DOLAR 32,3400 % -0.07
EURO 34,8790 % 0.06
STERLIN 40,6534 % 0.01
FRANG 35,7427 % 0.57
ALTIN 2.393,53 % -0,14
BITCOIN 63.325,98 0.261

SON MEVSİM

Yayınlanma Tarihi : Google News
SON MEVSİM
0

İnsanlığı belki dört mevsimlik bir dönemde inceleyebiliriz. Her şey ilk baharla başladı ama kış ile bitmez umarım. Bahsettiğim mevsimsel bir kıştan ziyade nükleer bir buzul devri…

İlkbaharı insanlığın iki ayağı üzerinde durmasından, ortaçağın matbaadan sonraki çatırdamaya başladığında geçen süre olarak alırsak; ilkbahardan sonrası insanlık için oldukça hızlı geçmeye başlıyor.

Yaz mı nasıl başlıyor? Bana kalırsa matbaanın Avrupa’ya gelişiyle… Ama bu gelişi farklı yorumluyorum ben.
Matbaa ilk olarak Çin’de icat edilmesine rağmen asıl etkisini Avrupa’da göstermiştir diyebiliriz. Etkiden kastım, reform hareketlerinin başlaması değil; o döneme kadar kitapları elle yazıp kopyalayan insanların işsiz kalmasıydı. İşsizliğe karşı, matbaayı protesto etmişlerdi. Aynı durumun daha büyüğü sanayi devrimi sırasında karşımıza çıktı ve o dönemde de değişik sektörler öldü ama yerlerine kısa, orta ve uzun vadede yeni sektörler ortaya çıktı. Bu yeni sektörler daha nitelikli eleman gereksinimlerini doğurdu, bu sayede eğitimli, bilgili insanlar arttı. Bu süreçler boyunca kendini koruyan tek konu sanat oldu.
Sanat insanın kendini ifade biçimi olduğu için gelişen her teknolojiyle birlikte daha da gelişti, çeşitlendi ve güçlendi. Sonuçta insanın kendini ifade edebilmesini gerektiren çok daha fazla durum oldu çünkü insan, gelişen teknolojiyle birlikte kendini biyolojik ve fizyolojik olarak daha iyi tanıdı, metafiziği yorumladı. Kısacası kendini tanıdı, bireyselliğini de tanıttı.
Bu zamana kadar olanları ilkbahar ve yaz olarak da tanımlayabiliriz. Şimdiyse kapıda çetin bir sonbahar ve kış var artık. Üstelik de bu kışa dair yaptığınız hiçbir hazırlık işe yaramayacağı bir kış.

Öncelikle şunu söylemek isterim ki insanlığın ilkbahar döneminin yerleşik yaşama geçtiği kısım aslında insanlığın, zekası ve bedeninin birbirinden ayrılmaya başladığı kısımdır. Nitekim insan evrimi bedensel olarak geriden gelirken, zekanın ürettikleri hep ileri gitti. Bedensel ve duygusal olarak, tam olarak olmasak da halen avcı toplayıcıyız. İç güdülerimiz, beden dilimiz ve tercihlerimiz bunun en büyük kanıtıdır.

Sonbahar ve kışa gelecek olursam; sonbaharı birinci dünya savaşıyla hız kazandı, Richard Nixon’ın, altını paranın karşılığı olmaktan çıkarmasıyla son aylarına geldi. Çünkü karşılıksız basılan parayla beraber gelişen dünya şişmeye de başladı. 19. Yüzyılın sonlarında bilinen küresel ısınma giderek hız kazanmaya başladı ve bana kalırsa Chatgpt’nin yayınlanmasıyla birlikte insanlığı kışa soktu.
Aslında her şey Deep Blue’nun 1997’de, dönemin satranç şampiyonu Gerry Kasparov’u yenmesiyle başladı. Ama Kasparov’da ona karşı iki oyun aldığı için tarihi biraz ileri aldım. Gerçi Chatgpt’de henüz yenilmez değil fakat ondan feci şekilde daha güçlü kardeşleri var ki hep birlikte şimdiden sanat dünyasını ele geçirdiler.

İlgi alanım gereği sanata yakın biri olarak şunu söyleyebilirim ki bilim, sanatı insanlığın yok oluşuna giden yolda ilk kurban olarak öne atıyor.
Yapay zeka, edebiyatta görsel sanatlara hatta televizyonda sunuculuğa kadar tüm sanatlara girdi. Bu girişin sonucu olarak aklıma şöyle bir soru geliyor; yapay zeka sanatta neden var ve üretiminin ne anlamı ve değeri var?
Eğer bu soruyu varoluş açısından değerlendirecek olursam hiçbir anlamı yok çünkü, ürettiğimiz eserlerin güzelliği ve sorgusu yine sadece bizim için önemli. Bir aslan Dostoyevski okuyup da, “Vay insan özünde ne pislik bir varlıkmış. Yazar da bunu ne güzel anlatmış.” Demez ki. Ya da bir Şempanze, Cemal Süreyya okuyup da derinlere dalmaz ki. Şempanzeye fırça verirsen çizer de bunu bir ifade aracı olarak veya kazanç kapısı olarak mı çizer? Hayır. Onun için bir anlamı da değeri de yoktur. O yüzden de sanat insan için değerlidir. En azından şimdilik. İnsanlık da bunu ifade biçimi ya da kazanç için yapar. Fakat kazancın içinde de bir ifade vardır. Yapay zeka için sanat nedir? Duygusu, yaşanmışlığı olmayan bir kod yığını için sinemadaki ayrılık öyküsü veya aile içi şiddet görmenin bir karşılığı var mıdır?
Evet, onu yazar. Benden çok daha iyi yazar ama bu ona 1 ve 0 sıfırdan oluşan bir veri deposundan başka ne sunar?

Evet, yapay zeka bilimde, tıpta olmalı ama sanatı yapay zekaya vermek insanlığı yok eder. İnsanlık ilk ayağa kalktığından beri derdini sanatla anlatmıştır şimdi o elden gidiyor. Sanat zekayı geliştiren en önemli unsurlardandır. Sanat bazan rekabeti kılar ve bu da insanı geliştirir.
Unutmayın tembelleşen organ körelir ve eğer beyin körelirse birey kukla olur. İnsanlık kukla olma yolunda kış mevsimine giriyor ve tekrar baharı yaşayamaya bilir.

Bu yazıyı yapay zeka yardımı almadan yazdığım için kendimle gurur duyuyorum ve daha uzun yazarsam okunmayacağını bildiğim için yazacak daha çok şey olmasına rağmen burada bitiriyorum.

Hüseyin İlker DUMAN

YORUM YAP