DOLAR 32,5602 % 0.13
EURO 34,8794 % 0.61
STERLIN 40,5225 % 0.9
FRANG 35,7580 % 0.31
ALTIN 2.426,32 % -0,27
BITCOIN 66.962,59 1.357

Çanakkale Zaferi’nin önemi topyekün mücadele veren bir milletin kazandığı zaferlerden biri, Çanakkale Zaferine doğru…

Yayınlanma Tarihi : Google News
Çanakkale Zaferi’nin önemi topyekün mücadele veren bir milletin kazandığı zaferlerden biri, Çanakkale Zaferine doğru…
0
ÇANAKKALE  GEÇİLMEZ …?
Dünya tarihinde ruh ve inancın nelere kadir olduğunu kanıtlayan Çanakkale kahramanlarını, Şehirlerimizi rahmet ve minnetle anıyoruz,büyük büyük dedem de Çanakkale’de…
“Oğul geçmişini bil ki geleceğine sağlam basasın, nereden geldiğini unutma ki nereye gideceğini bilesin…”Şeyh Edebali der.Biz oldukça,Birimiz hepimiz,Hepimiz de Birimiz….Dünya Türk’e bir şey yapamaz…
Çanakkale Savaşı yalnız bizim tarihimizin değil yakın dünya tarihinin en önemli savaşlarından biridir.
Çanakkale Boğazını savaş gemileriyle zorlayarak aşma, böylece İstanbul’a kavuşma isteği Avrupa büyük devletlerinin öteden beri özlemidir.
1914 yılında I. Dünya Savaş’ının başlamasıyla İtilaf devletleri bu isteklerini gerçekleştirme fırsatının doğduğuna inandılar.
Bu inançla İngiltere ve Fransa işbirliği yaparak 3 Kasım 1914 günü alaca karanlıkta Bozcaada’dan Boğazın ağzına doğru yaklaştılar.
Buradan istihkamlarımıza doğru ateş açtılar, İngilizler Seddülbahir ve Ertuğrul tabyalarını, Fransızlar da Anadolu yakasında Kumkale ve Orhaniye tabyalarını havantopu ile dövdüler….
Cephaneliğimize isabet eden top mermisiyle on bir ton barut havaya uçtu, subay ve erlerimiz şehit düştü, İngiliz Donanma Komutanı Amiral Carden Çanakkale önlerinde gösteriler yaptı, düşman denizaltıları boğazı geçmeye kalktılar.
24 Kasım 1914 günü bir Fransız denizaltısı Boğaz sularında görüldü. bu denizaltıyı gören topçularımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladı.
2 Aralık günü İngiliz denizaltısı da bir deneme yaptı. Derinden engelleri aşarak Boğaz’a girdi.
Yedi yüz elli metre ilerde bulunan Mesudiye zırhlısına torpil atarak bu gemimizi batırdı.
Zırhlımızda bulunan subaylardan on’u ve erlerimizden yirmi dördü şehit düştü.
19 Şubat 1915 günü düşman savaş gemileri öğleye kadar uzun menzilli bir bombardımana girişti. Boğaz’a iyice sokuldular.
Tabyalarımız akşama doğru düşman savaş gemilerine karşılık verdi. Ertuğrul ve Orhaniye tabyalarından atılan ateş karşısında düşman oldukça bocaladı…
İtilaf devletleri gemileri diledikleri gibi ilerleyemiyor, amaçlarına ulaşamıyordu. Lodos fırtınasını başarısızlıklarının nedeni olarak görüyorlardı.
Havalar düzelince yeni saldırılar düzenlendi. Yine sonuç alınamayınca düşman gemilerine komuta eden Amiral Carden görevden alındı.
Yerine 17 Mart 1915 günü Robeck atandı.
Yeni komutan 18 Mart 1915 günü donan­mayla Boğaz’a saldıracağını, yakında İstanbul’da olacağını Londra’ya bildirdi.
Bu arada Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanı Albay Cevat Çobanlı 17/18 Mart gecesi boğaz’a mayın hattı döşenmesi emrini verdi.
Aldığı emir gereği Binbaşı Nazmi Bey Nusret Mayın gemisi ile o gece yirmi altı mayın, Boğaz’a on birinci hat olarak döşendi.
Boğaz’daki mayın sayısı on bir hat olarak 400’ü aşmıştı.
18 Mart 1915: İngiliz ve Fransız savaş gemilerinden oluşan, o dönemin en büyük deniz gücü, üç filo olarak sabahleyin Çanakkale Boğazı’na girdi. Bu donanmanın ilk grubunu oluşturan filoda, İngilizlerin Queen Elizabeth zırhlısı ile İnflexible, Lord Nelson ve Agamemnon savaş gemileri bulunuyordu.
İkinci grupta İngiliz Kalyon Kaptanı komutasında Ocean, İrresistible, Wengeance Majestic gibi savaş gemileri yer almıştı. Üçüncü filo ise Prince, Bouvet, Suffren gibi Fransız savaş gemilerinden oluşuyordu.
İngilizler ve Fransızlar zayıf Türk savunmasını kolayca susturarak Boğaz’ı kolayca geçebileceklerini umuyorlardı.
Bu umut ve güvenle 18 Mart 1915 günü düşman savaş gemileri şiddetli bir ateşe başladılar.
Rumeli Mecidiyesiyle merkez bataryaları şiddetli bir ateşe tutuldu. Boğazdaki düşman gemileri Hamidiye istihkamlarına yüklendi.
Bunu gören Dardanos bataryaları ateşi üzerlerine çekmeye çalıştı. Az sonra, tüm gemiler, Dardanos’a saldırdı. Dardanos tabyamız saldırılara şiddetle karşı koydu.
Bu arada Mesudiye tabyası da ateşe başlamıştı. Mesudiye üzerine ateş açılınca Hamidiye onun yardımına koştu.
Bu arada kıyı bataryalarımız düşman üstüne ateş yağdırmaya başladılar. Bunalan düşman kaçmak isterken topçu atışlarıyla karşılaşıyordu. Düşman gemilerine göz açtırılmıyordu. Karşılıklı bu korkunç bombardıman bir saat kadar sürdü. Bu karşılıklı bombardımanı bir yabancı yazar şöyle anlatıyor:
«İnsan manzarayı gözlerinin önünde canlandırabilir.
Kaleler, toz duman bulutları içinde kaybolmuşlardı. Yıkıntıların arasından arada bir alevler yükseliyordu. Gemiler, çevrelerinde fışkıran sayısız su sütunları arasında yavaş yavaş hareket ediyorlar, bazen duman ve serpintiler arasında iyice görünmez oluyorlardı.
Tepelerden ateş eden havan toplarının alevleri görülüyor, ağır toplar yer sarsıntıları gibi gümbürdüyordu.»
Bombardıman sırasında Türk tabya ve bataryaları büyük zarar görmüştü.
Amiral Robeck Fransız gemilerini geri çekerek İngiliz savaş gemilerini ileri sürdü. Tam bu sırada müthiş patlamalar oldu.
Bouvet ve Suffren savaş gemileri mayına çarparak sarsıldılar, manevra kabiliyetini kaybettiler. Bir gece önce Nusret mayın gemisinin döşediği mayınlar görevlerini yapmışlardı.
Boğazın berrak sulan üzerinde bir dev gibi yatan Bouvet ve Suffren’e tarihi Hamidiye bataryamızın keskin nişancıları ateş açtılar.
Çanakkale Geçilmez kitabının yazarı Alan Moorehead olayı şöyle anlatıyor;
«Saat 13.45’de Suffren’in az gerisindeki Bouvet müthiş bir patla­mayla sarsıldı. Güverteden göğe kesif bir duman yükseldi. Gittikçe hızlanarak yana yattı, devrilip gözden kayboldu.
Olayı görenlerden birinin ifadesine göre «Bir tabak, suda nasıl kayıp giderse o da öylece kayıp gitti.»
Türk tabyaları, Boğaz’ı geçmeye çalışan düşman gemilerine durmadan ateş ettiler.
Bu arada düşman Boğazdaki mayınları temizlemek için mayın tarayıcılarını boğaza soktu. Tabyalarımız mayın tarayıcılarına ateş açtılar. Açılan ateş yağmur gibi yağmaya başlayınca düşmanlar panik içinde kaçtılar.
Bu arada düşman savaş gemilerinden İnflexible, İrressitible büyük hasar gördü. Batanlar oldu. Daha sonra Queen Elisabeth ve Agamemnon yaralandı.
İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı’nı denizden aşamadılar. Büyük kayıplar vererek: Çanakkale Boğazı’nın geçilemeyeceğini öğrendiler.
İtilaf devletleri Çanakkale Boğazı’nın savaş gemileri ile aşamayınca bu kez çıkarma yapmayı planladılar. Artık Çanakkale kara savaşları başlı­yordu.
Kara savaşında düşmanın nereden çıkarma yapabileceği tartışıldı. Mustafa Kemal Kabatepe ve Seddülbahir’den, Alman komutan Von Sanders ise Bolayır ve Anadolu yakasından çıkarma yapılabileceği görüşündeydi. Alman komutanı Von Sanders’in görüşü ağır bastı, ve askerler o yöreye yerleştirildi.
Düşman güçleri 25 Nisan 1918 sabahı Mustafa Kemal’in düşündüğü noktadan saldırdı. 19. Tümen Komutanı Mustafa Kemal Kocaçimen’de Conkbayır’da, savaştı. Cephanesi biten askerlere:
Süngü tak emrini verdi. Daha sonra ;
«Ben size taarruz emretmiyorum. Ölmeyi emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize başka kuvvetler ve başka komutanlar geçebilir» dedi.
Tarihin bu en büyük siper savaşı başlamıştı.
Siperler arası uzaklık sekiz on metre kadardı. Türk siperlerinden hiçbir asker ayrılmıyordu. Şehit düşenlerin yeri hemen dolduruluyordu. Her adım başına bir mermi düşüyor; toprak adeta tüterek kaynıyordu.
Düşman dalgalar halinde Conkbayır’a doğru ilerliyordu. Bu arada Mustafa Kemal, Anafartalar Grup Komutanlığına atandı. Anafartalar Savaşı’nda düşmanın attığı şarapnel misketi Mustafa Kemal’in göğsüne isabet etti. Ancak cebindeki saate çarptığından bir şey olmadı…
Kısa sürede Türk ordusu her yerde büyük başarılar kazandı. Düşman şaşkına döndü, bozguna uğradı. Çanakkale kara savaşlarının en önemli cepheleri; Kumkale, Beşike, Bolayır, Seddülbahir, Anbumu, Kabatepe, Conkbayırı ve Anafartalar’dır.
19- 20 Aralıkta Anafartalar ve Arıburnu cephesi, 8 – 9 Ocak’ta Seddülbahir düşmanlar tarafından boşaltıldı.
Böylece 1915 baharında parlak umutlarla karaya ayak basan birleşik düşman ordusu 1916 kışında bozguna uğrayarak çekip gitti.
Çanakkale savaşlarında 250 binin üzerinde askerimiz şehit düştü. Düşman kayıpları ise bu rakamın üstündedir.
Çanakkale savaşlarının unutulmaz kahramanı, Anafartalar Grup Komutanı Mustafa Kemal’in başarısı ilerde başlayacak Ulusal Kurtuluş Savaşı’mızın kaynağı oldu.
Bağımsızlığımızı savunmak, yurt topraklarımızı korumak için yapılan savaşlar kutsaldır.
Çanakkale, Ulusal Kurtuluş Savaşımız kutsal destan savaşlara birer örnektir
18 Mart Şehitleri Anma Günü ile Çanakkale Deniz Zaferi’ni, 12-18 Mart tarihleri arasında ”Zafer Haftası” olarak kutluyoruz.
Türk Milleti Kutlu  Olsun !
Vatan Savunması yaptığımız Çanakkale Savaşı’ında, 250 000 Mehmet şehit olup toprağa düştü. 250 000 Mehmet toprak oldu. Toprak bize vatan oldu.
Bir ingiliz subayının yazdığı ;
“Şehit Mehmetlerin 70 000’ni 18 yaşından küçük kınalı kuzulardı…
 Ölü askerleri vardı. 14,15,16 yaşalarında ve inanın ki gülüyorlardı.
İlk kez kaybedeceğimizi o gün hissettik.”
* 70 000 lise öğrencisi çocuk geri dönmedi!
*  İstanbul Lisesi hiç mezun vermedi 1915’te…
*  İzmir Lisesi 1915’te hiç mezun vermedi!
*  Konya Lisesi 1915’te hiç mezun vermedi!
*  Galatasaray Lisesi 1915’te hiç mezun vermedi!
–  Adın ne senin evladım?
– Ali…
– Nerelisin?
– Tokat Zilede’nim…
– Peki evladım bu kafanın hali ne?
– Anam cepheye gelirken kına yaktı komutanım…
– Neden?.
– Bilmiyorum komutanım…
– Peki gidebilirsin Kınalı Ali…
O günden sonra herkes ona Kınalı Ali der. Herkes kafasındaki kınayla dalga geçer.
Kısa sürede cana yakın ve cesur tavırlarıyla tüm arkadaşlarının sevgisini kazanır.
Bir gün ailesine mektup yazmak ister.
Ali’nin okuma yazması da yoktur, arkadaşlarından yardım ister ve hep beraber başlarlar yazmaya.
Ali söyler arkadaşları yazar:
“Sevgili anne babacım ellerinizden öperim ben burada çok iyiyim beni merak etmeyin…”
Kız kardeşini kendinden bir küçük erkek kardeşini sorar köyündekilerin burnunda tüttüğünü yazdırır.
Kendilerini merak etmemesini kendileri var oldukça düşmanın bir adım bile ilerleyemeyeceğini yazdırır. Gururla mektubu bitirir neden sonra aklına gelir ve yazının sonuna anasına not düşer…
(Ali’nin kendisinden hemen sonra askere gelecek bir kardeşi daha vardır)
“Anacığım kafama kına yaktın burda komutanlarım ve arkadaşlarım benle hep dalga geçtiler sakın kardeşim Ahmet’e de yakma onla da dalga geçmesinler ellerinden öptüm…”
Aradan zaman geçer.
İngilizler kati netice almak için tüm güçleriyle Gelibolu’ya yüklenirler. Bu cepheyi savunan erlerimiz teker teker şehit düşerler.
Bunlara takviye olarak giden yedek kuvvetlerde yeterli olmamış, onların sayıları da epey azalır, Gelibolu düşmek üzeredir…
Kınalı Ali’nin komutanı da olayı görüp yerinde duramaz. Kendisinin bölüğü henüz sıcak temasa hazır değildir. Onlar yeni gelmiştir.
Komutanların bu düşünceli halini gören ve durumun vehametini bilen Kınalı Ali ve arkadaşları komutanlarına yalvar yakar oraya gitmek istediklerini söylerler. Komutanları onları ölüme gönderdiğini bile bile çaresiz gönderir.
Kinali Ali’nin bölüğünden kimse sağ kalmaz hepsi şehit olmuştur. Aradan zaman geçer. Kınalı Ali’nin ailesine yazdığı mektubun yanıtı gelir.
Komutanları buruk ve gözleri dolu dolu mektubu açıp okumaya karar verirler
( Bu mektubun aslı Çanakkale Müzesi’nde sergilenmektedir.)
Babası anlatır Ali’nin:
“Oğlum Ali nasılsın, iyi misin? Gözlerinden öperim selam ederim. Öküzü sattık paranın yarısını sana, yarısını da cepheye gidecek kardeşine veriyoruz. Şimdi öküzün yerine tarlayı ben sürüyorum zaten artık zahireye de fazla ihtiyacımız olmadığı için yorulmuyorum da, siz sakın bizi merak etmeyin bizi düşünmeyin” der, köyü, akrabalarını anlatır ve mektubu bitirir.
“Ali ananın da sana diyeceği bir şey var…”
“Oğlum Ali, yazmışsın ki kafamdaki kınayla dalga geçtiler kardeşime de yakma demişsin.
Kardeşine de yaktım. Komutanlarına ve arkadaşlarına söyle seninle dalga geçmesinler. Biz de üç şeye kına yakarlar:
1- Gelinlik kıza; gitsin ailesine, çocuklarına kurban olsun diye…
2- Kurbanlık koça; ALLAH’a kurban olsun diye…
3- Askere giden yiğitlerimize; vatana kurban olsunlar diye…
Gözlerinden öper selam ederim. ALLAH’a emanet olun…”
Mektubu okuyan Ali’nin komutanı ve diğerleri hıçkıra hıçkıra ağlamaktadırlar…
“Kim bu cennet vatanın uğruna olmaz ki feda? Şüheda fışkıracak, toprağı sıksan şüheda…”
Bu vatan sizlere minnettar.
Çanakkale Zaferinin 107. yıl dönümünde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü ve şehitlerimizi saygıyla ve minnetle anıyoruz.

YORUM YAP