Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Himmet CANSIZ
Köşe Yazarı
Himmet CANSIZ
 

KANATLANIP ÖZGÜRLÜĞE KONMAK...

KANATLANIP ÖZGÜRLÜĞE KONMAK... Konmak, konu, konum, konuk, konuksever, konut, konak, konaklamak, konşu (komşu), konalga, konuş, konuşlanma... Türkçem; güzel dilim, ince dilim, gönül dilim, zengin dilim, engin dilim, evren dilim... Eril ve dişil sözcüklerden oluşmayan, insan odaklı kucaklayıcı dilim. Türkçe'miz öyle özel bir dil ki; tıkır tıkır işleyen ve kendi yakıtını da kendi özünden sağlayan; üretken/türetken dahi bir düzenek gibi. Bir kon eyleminden, birbirinden güzel onlarca yeni sözcük türetiliyor. Türkçe matematiksel bir dil. Matematiksel dilimizi yaratan da atalarımız. Atalar, turna kuşu misali; elden ele uçup, ilden ile göçüp, konalga konalga konup, en sonunda da; Anadolu'da konuşlanmaya karar kılıp, Türkiye'yi yurt eylemişler bize. Yattıkları toprakta erinçle uyusunlar. Dostlar, Konuyu sürdürüp, konuyla ilişkili bir başka konuya konalım şimdi. Güzel bir deyimimiz var. Gönül otada konar, b.ka da konar diye. Gerçekten de öyle değil mi? Akla söz geçer de, gönle geçmez. Ne buyruk, ne ferman, ne emir dinler gönül. Başına buyruktur. Sığmadığı yerde, sığıntı gibi yaşayamaz. Doruklar gibi dik, ovalar engin olmak ister deli gönül... Dostlar, Atalarım Yörük/Türkmen. Yurtları yazın yazlak, yayın yaylak, güzün güzlek, kışın da kışlak... Mevsim döngülerine göre, yurttan yurda uçup konmuşlar. Sökülüp çatılan kıl çadırlarıyla; oba oba, oymak oymak özgür bir yaşam sürmüşler. Ama; bir zaman sonra da yerleşik yaşama geçmişler. Yaşamak için, zamana göre yaşam biçimi de değişiyor. Oba yakınlarına konanlara da, konşu (komşu) demişler. Yerleşik kültürle geçince, kalıcı ağaç/taş evler yapmışlar. Mavi gök ulu bir çadır, biz de bu çadırın gelip geçici konukları değil miydik? Hepimiz göçüp gideceğiz bu acundan. Son göç öte yana, sonsuzluğa uçmak. Üstümüz mavi gök, altımız yağız yerse, bizler de ikisinin arasında geçici bir konuksak, bunca mal mülk hırsı niye ki... İnsanca üretip, hakça da bölüşebilirsek; herkese yeter ekmek... Yurdumuza aşkla bağlanalım. Mala mülke bağlanmayalım ama. Bağımlı hayat tutsaklık, bağımsız yaşam özgürlüktür. Dağlar oksijen, oksijen yaşam, yaşam da soluk/ nefesten ibaret ... Yaşasın özgürlük! Yaşasın esenlik! Yaşasın tam bağımsız laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti! Himmet Cansız
Ekleme Tarihi: 06 Temmuz 2024 -Cumartesi

KANATLANIP ÖZGÜRLÜĞE KONMAK...

KANATLANIP ÖZGÜRLÜĞE KONMAK...

Konmak, konu, konum, konuk, konuksever, konut, konak, konaklamak, konşu (komşu), konalga, konuş, konuşlanma...
Türkçem; güzel dilim, ince dilim, gönül dilim, zengin dilim, engin dilim, evren dilim...
Eril ve dişil sözcüklerden oluşmayan, insan odaklı kucaklayıcı dilim.
Türkçe'miz öyle özel bir dil ki; tıkır tıkır işleyen ve kendi yakıtını da kendi özünden sağlayan; üretken/türetken dahi bir düzenek gibi.
Bir kon eyleminden, birbirinden güzel onlarca yeni sözcük türetiliyor. Türkçe matematiksel bir dil.

Matematiksel dilimizi yaratan da atalarımız.
Atalar, turna kuşu misali; elden ele uçup, ilden ile göçüp, konalga konalga konup, en sonunda da; Anadolu'da konuşlanmaya karar kılıp, Türkiye'yi yurt eylemişler bize. Yattıkları toprakta erinçle uyusunlar.

Dostlar,
Konuyu sürdürüp, konuyla ilişkili bir başka konuya konalım şimdi.
Güzel bir deyimimiz var. Gönül otada konar, b.ka da konar diye. Gerçekten de öyle değil mi? Akla söz geçer de, gönle geçmez. Ne buyruk, ne ferman, ne emir dinler gönül. Başına buyruktur. Sığmadığı yerde, sığıntı gibi yaşayamaz. Doruklar gibi dik, ovalar engin olmak ister deli gönül...

Dostlar,
Atalarım Yörük/Türkmen. Yurtları yazın yazlak, yayın yaylak, güzün güzlek, kışın da kışlak...
Mevsim döngülerine göre, yurttan yurda uçup konmuşlar.

Sökülüp çatılan kıl çadırlarıyla; oba oba, oymak oymak özgür bir yaşam sürmüşler.
Ama; bir zaman sonra da yerleşik yaşama geçmişler. Yaşamak için, zamana göre yaşam biçimi de değişiyor.
Oba yakınlarına konanlara da, konşu (komşu) demişler.
Yerleşik kültürle geçince, kalıcı ağaç/taş evler yapmışlar.

Mavi gök ulu bir çadır, biz de bu çadırın gelip geçici konukları değil miydik? Hepimiz göçüp gideceğiz bu acundan.
Son göç öte yana, sonsuzluğa uçmak.

Üstümüz mavi gök, altımız yağız yerse, bizler de ikisinin arasında geçici bir konuksak, bunca mal mülk hırsı niye ki...
İnsanca üretip, hakça da bölüşebilirsek; herkese yeter ekmek...
Yurdumuza aşkla bağlanalım. Mala mülke bağlanmayalım ama.
Bağımlı hayat tutsaklık, bağımsız yaşam özgürlüktür.
Dağlar oksijen, oksijen yaşam, yaşam da soluk/ nefesten ibaret ...
Yaşasın özgürlük! Yaşasın esenlik!
Yaşasın tam bağımsız laik ve demokratik Türkiye Cumhuriyeti!
Himmet Cansız

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kalpgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.