10 Aralık İnsan Hakları Günü: İnsanlığın Ortak Vicdanına Açılan Kapı
10 Aralık İnsan Hakları Günü: İnsanlığın Ortak Vicdanına Açılan Kapı
Bugün dünya genelinde insan hakları kuruluşlarının verdiği mücadele, uluslararası dayanışmanın ne kadar hayati olduğunu kanıtlıyor.
10 Aralık İnsan Hakları Günü: İnsanlığın Ortak Vicdanına Açılan Kapı
İnsan hakları, insan olmanın temelidir.
Bir milletin, bir toplumun ya da bir devletin değil; bütün insanlığın ortak mirası, ortak pusulasıdır. Bu nedenle, her yıl 10 Aralık’ta kutlanan İnsan Hakları Günü, aslında yalnızca bir anma değil, insanlık vicdanının yeniden sınandığı bir dönüm noktasıdır.
1948 yılında Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nda kabul edilen İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi, insanlık tarihinin karanlık yüzlerine verilen en güçlü cevaptı. Bildirgenin ilk maddesi bugün hâlâ tüm dünyaya yön göstermeye devam ediyor:
“Bütün insanlar hür, haysiyet ve haklar bakımından eşit doğarlar.”
Bu cümle, savaşların, göçlerin, yoksulluğun, ayrımcılığın ve baskının gölgesinde kalan milyonlarca insan için bir umut ışığıdır.
Ama aynı zamanda bize düşen görevin büyüklüğünü de hatırlatır.
Dünya Değişiyor, İnsan Hakları Mücadelesi Büyüyor. Aradan geçen 77 yıl içinde insanlık birçok sınavdan geçti.
Bugün de tablo çok farklı değil:
Savaşlar ve işgaller yüzünden milyonlarca insan yerinden ediliyor.
Güvenlik bahanesiyle özgürlük alanları daraltılıyor.
Nefret söylemi sıradanlaşıyor, ayrımcılık toplumsal hafızaya sızıyor.
İnsan onuru, kimi coğrafyalarda hâlâ pazarlık konusu ediliyor.
Dünya, insan hakları açısından bir kırılganlık döneminden geçiyor. İşte tam da bu nedenle, Evrensel Bildirge’nin hatırlattığı ilke eşitlik, özgürlük ve onur bugün belki de tarihin hiçbir döneminde olmadığı kadar önem taşıyor.
Çünkü insanlık krizlerinden çıkışın yolu, insan haklarına ve hukukun üstünlüğüne sadakatten geçiyor.
Türkiye’de İnsan Haklarının Yolculuğu Bildirgeyi kabul eden ilk ülkeler arasında yer alan Türkiye Cumhuriyeti, hak ve özgürlükleri güvence altına alma sorumluluğunu baştan itibaren üstlenmiştir.
Ancak her ülke gibi Türkiye de bu alanda inişli çıkışlı süreçler yaşamaktadır.
Özellikle:
Yargı kararlarının tartışmaya açılması,
İfade özgürlüğünün zaman zaman baskılanması,
Adil yargılanma hakkına yönelik tartışmalar,
Toplumsal kutuplaşma ve nefret dilinin artması,
gibi meseleler, hukuk devletinin vazgeçilmez şartı olan insan hakları korumasını her zamankinden daha görünür kılmaktadır.
Bu nedenle insan haklarını savunmak yalnızca hukukçuların değil; gazetecilerin, sivil toplumun, öğretmenlerin, akademisyenlerin, yani toplumun her kesiminin ortak sorumluluğudur.
Fakat avukatlar için bu sorumluluk yalnızca etik değil, aynı zamanda mesleki bir varlık sebebidir.
Dünyada Ortak Mücadele: İnsan Onuru İçin Birleşmek Bugün dünya genelinde insan hakları kuruluşlarının verdiği mücadele, uluslararası dayanışmanın ne kadar hayati olduğunu kanıtlıyor.
Bu nedenle:
Uluslararası Ceza Mahkemesi’nden,
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne,
Birleşmiş Milletler kurumlarından,
Sivil toplum örgütlerine kadar tüm yapılar, bu küresel mücadelenin parçalarıdır.
Ama unutmamalıyız ki kurumlar tek başına yeterli değildir.
Hakları yaşatma iradesi, toplumların vicdanından ve bireylerin sesinden doğar.
Türkiye Barolar Birliği’nin Tutumu
Türkiye Barolar Birliği, insan haklarının evrenselliğini, hukukun üstünlüğünü ve yargı bağımsızlığını “ama” ve “fakat” eklemeden savunma kararlılığını bugün de sürdürüyor.
Bu mücadelede hedef nettir:
İnsan haklarını herkes için mümkün kılmak,
İhlallerin sıradanlaşmasına izin vermemek,
Eşitlik, özgürlük ve insan onurunu hukuk içinde korumak.
Çünkü hiçbir toplum, hiçbir devlet, insan onurunu korumadan ilerleyemez.

Son Söz Olarak: İnsan Hakları, Bugünün ve Yarının Aydınlığıdır 10 Aralık, sadece takvime düşülmüş bir gün değildir.
Bu tarih, insanlığın kendine verdiği sözü hatırladığı gündür.
“İnsan, yalnızca insan olduğu için değerlidir.”
Bu nedenle dünyanın ve Türkiye’nin içinden geçtiği tüm zorluklara rağmen, insan haklarının savunulması hepimizin ortak görevidir.
Hukukun üstünlüğü, eşitlik, adalet ve özgürlük; bir ülkenin değil, insanlığın geleceğini belirler.
İnsan haklarına sahip çıkmak, insanlığın kendisine sahip çıkmaktır.
İnsan haklarının yalnızca bir kavram değil; toplumların vicdanında, adalet arayışında ve ortak geleceğimizde taşıdığı belirleyici rolü hatırlatmak amacıyla hazırlanmıştır.
İnsan Hakları Günü vesilesiyle, dünyanın hangi köşesinde olursa olsun hakları ihlal edilen herkesin sesi olunması gerektiğine bir kez daha dikkat çekiyoruz.
Gazetemiz, insan onurunun dokunulmazlığına ve hukukun üstünlüğüne dayalı bir dünya hayalini savunmaya devam edecektir.
10 Aralık, yalnızca bir takvim günü değil; insanlığın ortak vicdanının sesidir.
Bugün, bir çocuğun yaşam hakkından bir gazetecinin ifade özgürlüğüne; bir annenin adalete erişim hakkından bir gencin eğitim hakkına kadar her alanda insanın insanca yaşama talebini hatırlatır.
Bu gün, dünyanın neresinde olursa olsun,
“ İnsan onuru dokunulmazdır.” ilkesinin altını yeniden çizer.
İnsan haklarını savunmak, insanı savunmaktır
Her birimizin görevi, hakları yalnızca metinlerde değil; yaşamın her alanında gerçek kılmaktır.
Çünkü insanlık, ancak insan onurunu koruduğu ölçüde geleceğe umutla bakabilir.
Dilber KÖSE
Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.
