2025 YILI AİLE YILI MI ? - Yoksa KADIN KIRIMI MI?

GÜNDEM 25.12.2025 - 09:05, Güncelleme: 25.12.2025 - 10:22
 

2025 YILI AİLE YILI MI ? - Yoksa KADIN KIRIMI MI?

Kadınların özgür olmadığı bir toplumda ne aile güçlü olur, ne çocuklar güvende büyür, ne de geleceğe umutla bakılabilir.
2025 YILI AİLE YILI MI ? -  Yoksa KADIN KIRIMI MI? ​2025 yılını uğurlamaya hazırlanırken, elimizde kalan ne yazık ki sadece istatistiklerin soğuk yüzü ve bitmek bilmeyen yaslar oldu. İktidarın büyük umutlarla ilan ettiği "2025 Aile Yılı", ne yazık ki kadınlar için bir güven limanı değil, birer birer hayattan koparıldıkları bir "kırım yılına" dönüştü. ​Rakamlar Utanmıyor, Biz Utanıyoruz! Yılın ilk yarısında 136 olan kadın cinayeti sayısı, yıl sonuna geldiğimizde katlanarak arttı. Bunlar sadece birer rakam değil; susturulan birer çığlık, annesiz bırakılan evlatlar ve  koruyamadığımız canlar... Üstelik bu tabloya, "şüpheli" denilerek tozlu raflara kaldırılan yüzlerce kadın ölümü dâhil bile değil. ​Kutsanan Aile, Katledilen Kadın Kadın Cinayetleri Kader Değil, Politiktir. 2025 yılının ilk altı ayında Türkiye’de 136 kadın öldürüldü, 145 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu. Bu rakamlar birer istatistikten ibaret değil; yarım kalan hayatlar, annesiz kalan çocuklar, susturulan kadınlar demek. Bu kadınların 96’sı en yakınındaki erkekler tarafından öldürüldü. Yani “aile”, kadınlar için çoğu zaman bir sığınak değil, bir tehlike alanına dönüşmüş durumda. Daha acısı şu: Katiller yabancı değil. Kadınlar, en yakınında ki erkekler tarafından; "seviyorum" diyen eşler, "namus" diyen akrabalar tarafından öldürüldü. Yani o çok kutsanan "aile", kadınlar için güvenli bir kale değil, birer infaz alanı haline getirildi. Soruyorum: Eşitlik yokken nasıl güçlü aile olur? Kadına biçilen roller artarken, onu koruyacak mekanizmalar bir bir budanıyor. Doğurganlık teşvik ediliyor; ama doğuracak kadının yaşama hakkı güvence altına alınmıyor. ​İstanbul Sözleşmesi’nden Çekilmenin Bedeli Sözleşmeden vazgeçilmesinin üzerinden geçen dört yılın bilançosu nettir: ​Korunamayan kadınlar. ​Cezasız kalan failler. ​Cesaretlendirilen erkek şiddeti! ​2025’in En Utanç Verici Gerçeği Bu yıl, elinde devletim tarafından verilmiş "koruma kararı" olduğu halde sokak ortasında katledilen kadınları izledik. Eğer bir devlet, "Seni koruyacağım" diye imza attığı kağıdın arkasında duramıyorsa, orada hukuk bitmiş, sistem çökmüş demektir. ​Şiddet Artık Toplu Bir Kırıma Dönüşüyor. Erkek şiddeti artık sadece kadınları değil; onları korumaya çalışan anneleri, kardeşleri, hatta sokaktan geçen yabancıları da hedef alıyor. Kontrolsüz bireysel silahlanma ve "iyi hal indirimi" beklentisi, katilleri daha da cüretkar kılıyor. Son söz: Akla  KADIN CİNAYETLERİ Politiktir Geliyor. ​Çözüm bellidir ve kaçınılmazdır: ​İstanbul Sözleşmesi’ne derhal geri dönülmelidir. ​6284 Sayılı Yasa harfiyen ve tavizsiz uygulanmalıdır. ​Cezasızlık zırhı delinmeli; iyi hal ve af tartışmaları kadın katilleri için sonsuza dek kapatılmalıdır. ​Bireysel silahlanma durdurulmalıdır. ​Kadınların özgür ve güvende olmadığı bir toplumda ne aile güçlü olur ne de gelecek aydınlık. Kadın cinayetlerini durdurmak bir tercih değil, bu toprakların namus borcudur. ​Çünkü bir kadın daha eksilmeye tahammülümüz yok! 6284 Sayılı Yasa Nedir? ​Tam adı "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun" olan bu yasa, 20 Mart 2012 tarihinde kabul edilmiştir. Bu kanunun temel amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesidir. ​İşte bu yasayı bu kadar önemli kılan temel özellikler: ​Sadece Fiziksel Şiddeti Kapsamaz: Fiziksel şiddetin yanı sıra; psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddeti de suç sayar ve bunlara karşı önlem alır. ​Beyan Esastır: Şiddete uğrayan kadının başvurusu üzerine, herhangi bir delil veya belge aranmaksızın "koruma kararı" veya "uzaklaştırma kararı" hızla alınabilir. (Delil süreci daha sonraki yargılama aşamasında devreye girer, ancak ilk aşamada öncelik kadının can güvenliğidir). ​Hızlı Koruma Sağlar: Şiddet uygulayan kişinin evden uzaklaştırılması, mağdura yaklaşmaması, iletişim araçlarıyla rahatsız etmemesi gibi kararlar mülki amirler veya hakimler tarafından hızla verilir. ​Barınma ve Maddi Destek: Şiddet mağduruna ve gerekiyorsa çocuklarına uygun barınma yeri (sığınak/konukevi) sağlanmasını, geçici maddi yardım yapılmasını ve hayati tehlikesi varsa kimlik bilgilerinin değiştirilmesini kapsar. ​Zorlama Hapsi: Eğer şiddet uygulayan kişi, mahkemenin verdiği uzaklaştırma veya yaklaşmama kararını ihlal ederse, hakim kararıyla 3 günden 10 güne kadar (tekrarı halinde 30 güne kadar) hapis cezasına çarptırılır. Buna "zorlama hapsi" denir. ​Herkes İhbar Edebilir: Şiddeti sadece mağdurun bildirmesi gerekmez. Şiddete tanık olan herhangi bir kişi de durumu yetkililere ihbar edebilir ve yasa bu ihbarı temel alarak süreci başlatır. ​Neden Sürekli Gündemde? Yazında da belirttiğin gibi, 6284 sayılı yasa aslında İstanbul Sözleşmesi'nin yerli ve hukuki bir izdüşümüdür. Sözleşmeden çıkıldıktan sonra elimizde kalan en güçlü yasal dayanaktır. Bu yüzden kadın hakları savunucuları "6284'e dokunma, tam uygula!" diyerek bu yasayı korumaya çalışırlar. Çünkü yasa kağıt üzerinde çok güçlü olsa da, uygulamadaki aksaklıklar maalesef kadınların hayatına mal olabiliyor. Unutmayalım: Kadınların özgür olmadığı bir toplumda ne aile güçlü olur, ne çocuklar güvende büyür, ne de geleceğe umutla bakılabilir. Kadın cinayetlerini durdurmak bir “tercih” değil, devletin ve toplumun namus borcudur.   Dilber KÖSE  
Kadınların özgür olmadığı bir toplumda ne aile güçlü olur, ne çocuklar güvende büyür, ne de geleceğe umutla bakılabilir.

2025 YILI AİLE YILI MI ?Yoksa KADIN KIRIMI MI?


​2025 yılını uğurlamaya hazırlanırken, elimizde kalan ne yazık ki sadece istatistiklerin soğuk yüzü ve bitmek bilmeyen yaslar oldu.

İktidarın büyük umutlarla ilan ettiği "2025 Aile Yılı", ne yazık ki kadınlar için bir güven limanı değil, birer birer hayattan koparıldıkları bir "kırım yılına" dönüştü.
​Rakamlar Utanmıyor, Biz Utanıyoruz!

Yılın ilk yarısında 136 olan kadın cinayeti sayısı, yıl sonuna geldiğimizde katlanarak arttı. Bunlar sadece birer rakam değil; susturulan birer çığlık, annesiz bırakılan evlatlar ve  koruyamadığımız canlar... Üstelik bu tabloya, "şüpheli" denilerek tozlu raflara kaldırılan yüzlerce kadın ölümü dâhil bile değil.
​Kutsanan Aile, Katledilen Kadın

Kadın Cinayetleri Kader Değil, Politiktir.
2025 yılının ilk altı ayında Türkiye’de 136 kadın öldürüldü, 145 kadın ise şüpheli şekilde ölü bulundu.
Bu rakamlar birer istatistikten ibaret değil; yarım kalan hayatlar, annesiz kalan çocuklar, susturulan kadınlar demek.
Bu kadınların 96’sı en yakınındaki erkekler tarafından öldürüldü.
Yani “aile”, kadınlar için çoğu zaman bir sığınak değil, bir tehlike alanına dönüşmüş durumda.

Daha acısı şu: Katiller yabancı değil. Kadınlar, en yakınında ki erkekler tarafından; "seviyorum" diyen eşler, "namus" diyen akrabalar tarafından öldürüldü. Yani o çok kutsanan "aile", kadınlar için güvenli bir kale değil, birer infaz alanı haline getirildi.

Soruyorum:
Eşitlik yokken nasıl güçlü aile olur?
Kadına biçilen roller artarken, onu koruyacak mekanizmalar bir bir budanıyor.
Doğurganlık teşvik ediliyor; ama doğuracak kadının yaşama hakkı güvence altına alınmıyor.

​İstanbul Sözleşmesi’nden Çekilmenin Bedeli
Sözleşmeden vazgeçilmesinin üzerinden geçen dört yılın bilançosu nettir:
​Korunamayan kadınlar.
​Cezasız kalan failler.
​Cesaretlendirilen erkek şiddeti!
​2025’in En Utanç Verici Gerçeği

Bu yıl, elinde devletim tarafından verilmiş "koruma kararı" olduğu halde sokak ortasında katledilen kadınları izledik. Eğer bir devlet, "Seni koruyacağım" diye imza attığı kağıdın arkasında duramıyorsa, orada hukuk bitmiş, sistem çökmüş demektir.

​Şiddet Artık Toplu Bir Kırıma Dönüşüyor.

Erkek şiddeti artık sadece kadınları değil; onları korumaya çalışan anneleri, kardeşleri, hatta sokaktan geçen yabancıları da hedef alıyor. Kontrolsüz bireysel silahlanma ve "iyi hal indirimi" beklentisi, katilleri daha da cüretkar kılıyor.

Son söz: Akla  KADIN CİNAYETLERİ Politiktir Geliyor.

​Çözüm bellidir ve kaçınılmazdır:
​İstanbul Sözleşmesi’ne derhal geri dönülmelidir.
​6284 Sayılı Yasa harfiyen ve tavizsiz uygulanmalıdır.
​Cezasızlık zırhı delinmeli; iyi hal ve af tartışmaları kadın katilleri için sonsuza dek kapatılmalıdır.
​Bireysel silahlanma durdurulmalıdır.

​Kadınların özgür ve güvende olmadığı bir toplumda ne aile güçlü olur ne de gelecek aydınlık. Kadın cinayetlerini durdurmak bir tercih değil, bu toprakların namus borcudur.

​Çünkü bir kadın daha eksilmeye tahammülümüz yok!

6284 Sayılı Yasa Nedir?
​Tam adı "Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Kanun" olan bu yasa, 20 Mart 2012 tarihinde kabul edilmiştir. Bu kanunun temel amacı; şiddete uğrayan veya şiddete uğrama tehlikesi bulunan kadınların, çocukların, aile bireylerinin ve tek taraflı ısrarlı takip mağduru olan kişilerin korunması ve bu kişilere yönelik şiddetin önlenmesidir.

​İşte bu yasayı bu kadar önemli kılan temel özellikler:
​Sadece Fiziksel Şiddeti Kapsamaz: Fiziksel şiddetin yanı sıra; psikolojik, ekonomik ve cinsel şiddeti de suç sayar ve bunlara karşı önlem alır.
​Beyan Esastır: Şiddete uğrayan kadının başvurusu üzerine, herhangi bir delil veya belge aranmaksızın "koruma kararı" veya "uzaklaştırma kararı" hızla alınabilir. (Delil süreci daha sonraki yargılama aşamasında devreye girer, ancak ilk aşamada öncelik kadının can güvenliğidir).

​Hızlı Koruma Sağlar: Şiddet uygulayan kişinin evden uzaklaştırılması, mağdura yaklaşmaması, iletişim araçlarıyla rahatsız etmemesi gibi kararlar mülki amirler veya hakimler tarafından hızla verilir.

​Barınma ve Maddi Destek: Şiddet mağduruna ve gerekiyorsa çocuklarına uygun barınma yeri (sığınak/konukevi) sağlanmasını, geçici maddi yardım yapılmasını ve hayati tehlikesi varsa kimlik bilgilerinin değiştirilmesini kapsar.

​Zorlama Hapsi: Eğer şiddet uygulayan kişi, mahkemenin verdiği uzaklaştırma veya yaklaşmama kararını ihlal ederse, hakim kararıyla 3 günden 10 güne kadar (tekrarı halinde 30 güne kadar) hapis cezasına çarptırılır. Buna "zorlama hapsi" denir.

​Herkes İhbar Edebilir: Şiddeti sadece mağdurun bildirmesi gerekmez. Şiddete tanık olan herhangi bir kişi de durumu yetkililere ihbar edebilir ve yasa bu ihbarı temel alarak süreci başlatır.

​Neden Sürekli Gündemde?
Yazında da belirttiğin gibi, 6284 sayılı yasa aslında İstanbul Sözleşmesi'nin yerli ve hukuki bir izdüşümüdür. Sözleşmeden çıkıldıktan sonra elimizde kalan en güçlü yasal dayanaktır. Bu yüzden kadın hakları savunucuları "6284'e dokunma, tam uygula!" diyerek bu yasayı korumaya çalışırlar. Çünkü yasa kağıt üzerinde çok güçlü olsa da, uygulamadaki aksaklıklar maalesef kadınların hayatına mal olabiliyor.

Unutmayalım:
Kadınların özgür olmadığı bir toplumda ne aile güçlü olur, ne çocuklar güvende büyür, ne de geleceğe umutla bakılabilir.
Kadın cinayetlerini durdurmak bir “tercih” değil, devletin ve toplumun namus borcudur.
 
Dilber KÖSE


 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve siteye yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.