Ata Topraklarına Yolculuk: Hikâyenin Özü Özbekistan

KÜLTÜR SANAT 19.12.2025 - 19:00, Güncelleme: 19.12.2025 - 21:01
 

Ata Topraklarına Yolculuk: Hikâyenin Özü Özbekistan

Benim için hem son derece bilgilendirici hem de keyifli geçen Ata Topraklarına Yolculuk anlatımına önümüzdeki haftalarda da devam edeceğim.
Ata Topraklarına Yolculuk: Hikâyenin Özü Özbekistan  Bu yazımda sizlerle ata topraklarına yaptığımız yolculuğu, gördüklerimizi ve bu yolculuktan çıkarılması gereken dersleri paylaşmak istiyorum. Daha önce Semerkant’ı, Taşkent’i ve Buhara’yı kaleme almıştım. Gerçekten de ata toprakları rüya gibi… İyi bir rehberiniz, iyi planlanmış bir turunuz varsa bu coğrafyayı gezmek tarifsiz bir keyif. Ancak bu topraklarda sadece gezmek değil, düşünmek de gerekiyor. Sovyetler Birliği’nin dağılması, 25 Aralık 1991’de SSCB Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov’un istifasının ardından, bir gün sonra yani 26 Aralık 1991’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin resmen dağılmasıyla gerçekleşti. Bu süreç sonunda Sovyetler Birliği’ni oluşturan cumhuriyetler bağımsızlıklarını kazandı. Eğer bu dağılma yaşanmasaydı bugün Özbekistan’ı, Kazakistan’ı değil; hâlâ SSCB sınırları içinde bir coğrafyayı geziyor olacaktık. 1917’deki Rus İhtilali’nden sonra tüm Türkistan coğrafyası Rus işgaline uğradı ve 1991 yılına kadar Rus hâkimiyeti altında kaldı. Üstelik bu etkinin izleri günümüzde dahi devam ediyor. Anadolu coğrafyasının bu işgalden kurtulmuş olması ise büyük bir şükür sebebidir. Tarihi hatırlatmak gerekirse; Edirne, Kars ve çevresi de Rus işgali yaşamış, özellikle Kars 18 Kasım 1877’den 25 Nisan 1918’e kadar yaklaşık 40 yıl Rus işgali altında kaldıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti topraklarına katılmıştır. Buhara ziyaretimizde Buhara Kalesi’ni, yani Ark Kalesi’ni gezdik. Ark Kalesi, Özbekistan’ın Buhara şehrinde, ilk olarak MS 5. yüzyılda inşa edilmiş büyük bir hisardır. Askeri bir yapı olmasının yanı sıra, tarih boyunca Buhara’ya hâkim olan hanlıkların ve emirliklerin yönetim merkezi ve yaşam alanı olmuştur. Kale, 1920 yılında Ruslar tarafından ele geçirilene kadar aktif olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise müzeleriyle önemli bir turistik cazibe merkezidir. Kalede Buhara’nın son emirine ait balmumu heykel de yer almaktadır. İster krallık deyin, ister hanlık ya da emirlik… Aslında hepsi aynı yönetim anlayışına çıkar. Buhara Emirliği’nin yönetim merkezini gezerken, bir zamanlar bu denli güçlü ve etkili devletlerin nasıl yok olduğu sorusu insanın zihninden çıkmıyor. Peki bu çöküşün ve Rus işgalinin temel nedeni neydi? Türkistan adı verilen bu geniş coğrafyada Özbek Hanlığı, Timurîler Devleti, Buhara Hanlığı, Hive Hanlığı gibi birçok hanlık ve emirlik kurulmuştu. Cengiz Han soyundan gelenler “han” unvanını kullanırken, bu soydan olmayan yöneticiler “emir” unvanını alıyordu. Bu nedenle Emir Timur, han değil emir olarak anılmıştır. Kurulan bu devletlerin tamamı Türk soylu olmasına rağmen her biri ayrı bir devlet olma, hatta diğerlerinden üstün olma iddiasındaydı. Birlik yerine ayrılık tercih edildi. İşte Rusya da bu küçük ve bölünmüş yapıları tek tek avlayarak topraklarına kattı. Hikâyenin özü budur. “Ben” duygusu öne çıktıkça, yıllar süren işgal ve esaret dönemleri başladı. Bu durum, günümüz için de çok önemli dersler barındırmaktadır. Ata topraklarına yaptığımız bu yolculuğu, sizlere hazırladığım TV programlarıyla da anlatmaya çalışıyorum. Programları YouTube kanalımdan izleyebilirsiniz. Benim için hem son derece bilgilendirici hem de keyifli geçen Ata Topraklarına Yolculuk anlatımına önümüzdeki haftalarda da devam edeceğim. https://youtu.be/tT2ZYeAsxjY?si=a4veGYE_axJhiU0R Saygılarımla, Dr. Devrim ALKAYA İnş. Yük. Müh. & TV Programcısı Kültürel Miras Uzmanı  
Benim için hem son derece bilgilendirici hem de keyifli geçen Ata Topraklarına Yolculuk anlatımına önümüzdeki haftalarda da devam edeceğim.

Ata Topraklarına Yolculuk: Hikâyenin Özü Özbekistan 


Bu yazımda sizlerle ata topraklarına yaptığımız yolculuğu, gördüklerimizi ve bu yolculuktan çıkarılması gereken dersleri paylaşmak istiyorum.

Daha önce Semerkant’ı, Taşkent’i ve Buhara’yı kaleme almıştım. Gerçekten de ata toprakları rüya gibi…

İyi bir rehberiniz, iyi planlanmış bir turunuz varsa bu coğrafyayı gezmek tarifsiz bir keyif. Ancak bu topraklarda sadece gezmek değil, düşünmek de gerekiyor.

Sovyetler Birliği’nin dağılması, 25 Aralık 1991’de SSCB Devlet Başkanı Mihail Gorbaçov’un istifasının ardından, bir gün sonra yani 26 Aralık 1991’de Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği’nin resmen dağılmasıyla gerçekleşti.

Bu süreç sonunda Sovyetler Birliği’ni oluşturan cumhuriyetler bağımsızlıklarını kazandı. Eğer bu dağılma yaşanmasaydı bugün Özbekistan’ı, Kazakistan’ı değil; hâlâ SSCB sınırları içinde bir coğrafyayı geziyor olacaktık.

1917’deki Rus İhtilali’nden sonra tüm Türkistan coğrafyası Rus işgaline uğradı ve 1991 yılına kadar Rus hâkimiyeti altında kaldı. Üstelik bu etkinin izleri günümüzde dahi devam ediyor.

Anadolu coğrafyasının bu işgalden kurtulmuş olması ise büyük bir şükür sebebidir. Tarihi hatırlatmak gerekirse; Edirne, Kars ve çevresi de Rus işgali yaşamış, özellikle Kars 18 Kasım 1877’den 25 Nisan 1918’e kadar yaklaşık 40 yıl Rus işgali altında kaldıktan sonra Türkiye Cumhuriyeti topraklarına katılmıştır.

Buhara ziyaretimizde Buhara Kalesi’ni, yani Ark Kalesi’ni gezdik. Ark Kalesi, Özbekistan’ın Buhara şehrinde, ilk olarak MS 5. yüzyılda inşa edilmiş büyük bir hisardır.

Askeri bir yapı olmasının yanı sıra, tarih boyunca Buhara’ya hâkim olan hanlıkların ve emirliklerin yönetim merkezi ve yaşam alanı olmuştur.

Kale, 1920 yılında Ruslar tarafından ele geçirilene kadar aktif olarak kullanılmıştır. Günümüzde ise müzeleriyle önemli bir turistik cazibe merkezidir. Kalede Buhara’nın son emirine ait balmumu heykel de yer almaktadır.

İster krallık deyin, ister hanlık ya da emirlik… Aslında hepsi aynı yönetim anlayışına çıkar.

Buhara Emirliği’nin yönetim merkezini gezerken, bir zamanlar bu denli güçlü ve etkili devletlerin nasıl yok olduğu sorusu insanın zihninden çıkmıyor.

Peki bu çöküşün ve Rus işgalinin temel nedeni neydi?
Türkistan adı verilen bu geniş coğrafyada Özbek Hanlığı, Timurîler Devleti, Buhara Hanlığı, Hive Hanlığı gibi birçok hanlık ve emirlik kurulmuştu.

Cengiz Han soyundan gelenler “han” unvanını kullanırken, bu soydan olmayan yöneticiler “emir” unvanını alıyordu. Bu nedenle Emir Timur, han değil emir olarak anılmıştır.

Kurulan bu devletlerin tamamı Türk soylu olmasına rağmen her biri ayrı bir devlet olma, hatta diğerlerinden üstün olma iddiasındaydı. Birlik yerine ayrılık tercih edildi.

İşte Rusya da bu küçük ve bölünmüş yapıları tek tek avlayarak topraklarına kattı. Hikâyenin özü budur.
“Ben” duygusu öne çıktıkça, yıllar süren işgal ve esaret dönemleri başladı. Bu durum, günümüz için de çok önemli dersler barındırmaktadır.

Ata topraklarına yaptığımız bu yolculuğu, sizlere hazırladığım TV programlarıyla da anlatmaya çalışıyorum. Programları YouTube kanalımdan izleyebilirsiniz.


Benim için hem son derece bilgilendirici hem de keyifli geçen Ata Topraklarına Yolculuk anlatımına önümüzdeki haftalarda da devam edeceğim.

https://youtu.be/tT2ZYeAsxjY?si=a4veGYE_axJhiU0R

Saygılarımla,


Dr. Devrim ALKAYA
İnş. Yük. Müh. & TV Programcısı
Kültürel Miras Uzmanı

 

Habere ifade bırak !
Habere ait etiket tanımlanmamış.
Okuyu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve siteye yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.