Bugün 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü.
Bu yazıyı kaleme almadan önce çevreme baktım; sokakta, iş yerlerinde, aile sohbetlerinde, kalabalık sofralarda kadınları izledim. Konuştuklarım oldu, dinlediklerim oldu. Dostlarımı, komşularımı, çalışan kadınları, anneleri, kız çocuklarını gözlemledim. Onların sessizliğini, bakışlarını, yaşadıklarıyla yaşamadıklarını, söyleyemediklerini araştırdım. Ve gördüm ki şiddet çoğu zaman bağırmıyor, bazen hiç konuşmuyor. Ama yine de hayatları sessizce yaralıyor.
Çoğumuz hâlâ yumrukları, tokatları, bedende iz bırakan darbeleri düşünüyoruz. Oysa fiziksel şiddet, buzdağının yalnızca görünen kısmıdır. Asıl görünmeyen ve en yaygın olan türü, evin içindeki sessiz saldırılardır. Ruhun itibarını aşındıran davranışlardır.
Şiddeti doğru tarif etmek için önce şu soruyu sormalıyız:
“Şiddet yalnızca fiziksel midir?”
Kesinlikle hayır.
Fiziksel şiddet bedene saldırırken, psikolojik şiddet ruhu yavaş yavaş tüketir; ekonomik şiddet kadını hayatın dışına iterek bağımlı kılar. Cinsel şiddet ise insan onurunun en ağır ihlalidir. Fakat en sessiz olan, çoğu zaman fark edilmeyen bir tür vardır: ev içi duygusal mobbing.
Görünmeyen Mobbing: İltifat Görünümlü Değersizleştirme
Bazı evler dışarıdan bakıldığında mutlu görünür. Kavga yoktur, bağırış yoktur; herkes gülebilmektedir. Ama aynı evde kadının onuru sessizce aşındırılmaktadır. Nasıl mı?
Bir erkek, eşinin yanında sürekli başka bir kadına iltifat eder. “Kardeşim gibi görüyorum” diyerek bunu masumlaştırır. Oysa dilinden düşmeyen “Çok güzelsin, çok alımlısın, çok çekicisin” sözleri, masum bir iltifat değil; kadının değerini sistemli olarak düşüren, onu kendi evinde yok sayan psikolojik şiddettir.
Toplum bunu “kıskançlık” diye küçümser. Oysa mesele kıskançlık değil, duygusal güvenliğin ve saygının ihlalidir.
Bu sözler kadının kulağına görünmez bir mesaj fısıldar:
“Artık sen değerli değilsin.”
İşte bu, görünmeyen ama derin bir şiddettir. Özsaygı erozyonudur.
Duygusal Yoksunluk da Şiddettir
“Ben şiddet uygulamıyorum” diyen birçok kişi, evin içinde eşini görmezden gelir. Konuşmaz, duygusal paylaşım yapmaz, göz teması kurmaz, sadece susar…
Oysa psikolojide duygusal ihmal, kişinin varlığını sistemli olarak yok saymaktır.
Bedenin morlukları zamanla kaybolur; ama duygusal ihmalin izi çoğu zaman ömür boyu kalır.
Toplumsal Sorun, Bireysel Sonuç
Kadına yönelik şiddet sadece bireysel bir sorun değildir; aileyi, çocukları, toplumu, geleceği etkiler. Bugün duygusal mobbing yaşayan bir kadın, yarın bu acıyla bir çocuk büyütür. Şiddet yalnızca bugünü değil, geleceğin ruh sağlığını da şekillendirir.
Kadın yalnızca “kadın” değildir.
Annedir, eştir, emekçidir, hayata nefes verendir.
Kadının onuru incindiğinde, toplum incinir.
Unutmayalım:
Gerçek güç, bir kadının varlığını koruyan saygıda saklıdır.
Tokat değil, söz de yaralar.
Görmezden gelmek de şiddettir.
Kadına şiddet, insanlığa ihanettir.
Ve kadına şiddetsiz,insanlığa ihanetsiz güzel günler dileyelim.
Güldane Kaya Kaçar
UTEF Uluslararası Tüm Engelliler Yaşlılar Kimsesizler Federasyonu Genel Başkanı
Leman Gebizli Tüm Engelli Yaşlı ve Kimsesizlere Umut Işığı Derneği Kurucu Başkanı
