Homo sapiens, yani bizim türümüz, tarih boyunca yaşlılarına ve engellilerine bakan bir canlı olmuştur. Arkeolojik bulgular, bu bilincin “modern çağ”dan çok önce geliştiğini gösteriyor. Bu da insanın özünde empatik bir varlık olduğunun kanıtı.
Geçen gün annem ve komşularla bir kafeye kahvaltıya gittik. Daha önce de gitmiştim oraya. Eski akülü tekerlekli sandalyem, eşikten zorlukla da olsa çıkabiliyordu. O zaman işletme sahibinden bir rampa sözü almıştım; kısa süre sonra da o rampa yapılmıştı. Ancak küçük bir sorun vardı: Rampa, ana girişe değil, açılıp kapanır bir yan kapıya yapılmıştı. O dönem fazla önemsememiştim.
Zamanla eski sandalyem bozuldu ve annemin sinirle “tank” dediği yeni aracıma geçtim. Daha ağır, büyük görünüyor ama çok daha konforluydu. Yeni sandalyemle birkaç kez aynı kafeye gittim. Rampa kullanılan o yan kapının açılmasını beklerken içeriden sesler geliyordu. Kapı açıldığında gördüm ki rampanın önüne masa ve sandalyeler yerleştirilmiş. İşletmeciye kızmadım; sonuçta herkes mekânını verimli kullanmak ister. Fakat rampa baştan ana girişe yapılsaydı, kimse masayı çekmek zorunda kalmayacaktı.
Sorun, masayı ya da sandalyeyi kaldırmak değil; son gidişimde beni tekerlekli sandalyemle birlikte kaldırıp içeri sokmalarıydı. Ağır sandalyem ellerinden kayıp düşseydi, hem maddi hem biyolojik ciddi bir zarar doğabilirdi. Rampanın bulunduğu kapının içi o kadar sıkış tepişti ki hiçbir şey yerinden oynatılamazdı. Mekandan çıkışta ayrı bir maceraydı….
Bir daha gitmem dedim. Zaten mekân da el değiştirmiş: yeni sahipler hesaba fazladan ürün ekliyor, çalışanlar üstüne bir de pişkince bahşiş istiyor. En azından bizimle ilgilenen öyleydi.
Bu “rampa meselesi” sanıldığı kadar basit değil. Bu, sadece benim engelimle ilgili bir mesele de değil. Yerel ve genel yönetimler bu konuda yeterli denetimi yapmıyor.
Bizzat gördüm; eskiden rampa olan mekanlarda yenileme yapılıyor, sonra hop iyi kötü olan rampa artık yok. Bazı rampalar öyle dik ki, neredeyse “tırmanış parkuru” gibi. Rampanın sonunda da kimi zaman basamak çıkıyor karşına. Basamak yoksa, bu kez masa, sandalye veya tabela engeli. Nesne engeli bir şekilde hallolur, ama basamak? Onu koyan ne düşünmüştü acaba? Belki de tekerlekli sandalyeme binmeden önce küçük bir hayatta kalma oyunu oynamam isteniyor.
Sanki diyorlar ki:
“Paran varsa yine de rahat yemek yiyemezsin. Eğer dik rampadan geriye devrilmeden çıkabilir, üstüne de basamaktan kafa üstü düşmeden içeri girebilirsen, buyur otur.”
Bu anlattıklarım sadece kafeler için değil, binalar için de geçerli. Çoğunda ya yarım rampa var, ya fazla dik, ya da hiç yok. Hani eski binaları bir şekilde anlıyorum da yeni yapılan bina ya da mekanları çizen mimarda da mı farkındalık ya da empati bilinci yok?
Görme engelliler için yapılan kaldırım yollarında da durum farklı değil. Esnaf, vatandaş veya belediye eliyle o yolların üstüne türlü “sürpriz engeller” bırakılmış.
Biraz da bilimden konuşalım.
Dünya nüfusu hızla yaşlanıyor — özellikle gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde. Yaşlanma, engellilikle yakından ilişkili; çünkü yaş ilerledikçe herkesin bedeni bir noktada sınırlanıyor.
Şunu açıkça söylemek gerek:
“Yaşlandığınızda bir şekilde engelli olacaksınız.”

Merdiven çıkmakta, yürümekte, görmekte zorlanacaksınız. Belki hepiniz değil, ama bu yazıyı okuyanların yarısı bunu yaşayacak. O zaman siz de benim gibi kısıtlanacaksınız. Üzgünüm, ama bu bir gerçek.
Homo sapiens empatik bir tür olabilir, ama 44 yıldır engelli olarak yaşadığım bu ülkede şunu gördüm:
Biz, başımıza gelmeden empati kurmayı beceremiyoruz.
Belki de başka bir DNA’dan geliyoruz; çünkü travmatik bir olay yaşadığımızda üzülüyor, ertesi gün unutuyoruz.
Yazının başlığı, aslında yapmak istediğim belgeselin adıdır: Bir Rampanın Anatomisi.
Belgeseli çekemedim. Sponsor bulamamam bir yana, araştırmalarım gösterdi ki konunun muhataplarına ulaşmak neredeyse imkânsız.
“Belediye ruhsat verirken rampa uygunluğunu denetliyor mu?”
sorusuna bile muhtemelen yanıt alamayacaktım.
Bu yazı bir “bireysel şikâyet” değil. Yaşlılar, kanser hastaları, görme ve diğer engel grupları da var. Bugün yaşadığım olay, yaşadığım ilçede yerel yönetime aday olma fikrini bile aklıma getirdi.
Geleceğin yaşlıları, engellileri ve rahat yaşamak isteyen herkes için bunu düşünmeye başladım.
“Bir Rampanın Anatomisi”, aslında bir ülkenin vicdan anatomisidir.
Rampa, sadece bir eğim değildir; bir toplumun insanına verdiği değerin ölçüsüdür.


