Sitenin solunda giydirme reklamı denemesidir
Sitenin sağında bir giydirme reklam
Hüseyin İlker DUMAN
Köşe Yazarı
Hüseyin İlker DUMAN
 

The Girlfriend

Başrolde Robin Wright var. Wright, sadece oyuncu olarak değil, bazı bölümlerde yönetmen olarak da yer aliyor ki bu da dizinin atmosferini belirleyen etkenlerden birisi oluyor. Kamera diliyle duygusal mesafeyi bir arada kurabilmiş; bu, kolay bulunmayan bir denge. Karakterinin kırılganlığını, aynı zamanda bastırılmış gücünü ekrana taşırken, hem oyuncu hem yönetmen olarak çok iyi bir iş çıkarıyor. Dizinin IMDb puanı 7.3/10. Sürükleyici yapısı, görsel kalitesi ve özellikle Wright ile Olivia Cooke arasındaki gerilim, hikâyeyi dinamik tutuyor. Bu arada Olivia Cooke da bir paragraf eklemem gerekirse, uzun yıllardır izlediğim Cooke her daim üzerine katarak gidiyor. Burada da karakterin hakkını her türlü veriyor. Ülkemizde giderek dudak dolduran kadın oyunculara nazaran yetenek, kariyer ve kalite dolduruyor. Sanıyorum ve üzülerek belirtiyorum ki Türk oyunculuk sektörü da özellikle kadınlarda tek tip rol yapmaktan çökme noktasına geliyor. Bu onların suçu değil tabii ki. Sonuçta pazar ne istiyorsa üründe ona göre şekillenir. Dizinin arada kalmış karakteri Daniel’e hayat veren Laurie Davidson tenis topu olmayı son derece iyi becermiş. İşin şakası bir yana, oyunculuklar, yönetmenlikler ile kurgu da en az senaryo kadar başarılı. Yine de dizinin biraz öngörülebilir ilerlediğini söylemek gerek. Bu durum, hikâyenin beklentisini bir nebze düşürse de, finalde kısmen de olsa bir ters köşe yaşanıyor. Bu da diziyi tamamen tahmin edilebilir olmaktan kurtarıyor; seyirciye “sonuna kadar izlemişim, iyi bari” dedirten bir kapanış oluyor. The Girlfriend’in öyküsü, hem kültürel hem dramatik açıdan Türk seyircisine çok uygun. Hatta büyük ihtimalle ilerleyen yıllarda bir Türk dizisi olarak uyarlanacağını düşünüyorum. Zira burada malzeme bol: sınıfsal fark, anne-oğul saplantısı, kıskançlık, kadınlar arası güç savaşları… Bizim televizyon dünyasının bayıldığı konular. Yalnız bir dileğim var, “Umarım olur da dizi Türkiye’de konu, senaryo yokmuş gibi”bu dizi de uyarlanırsa, dizinin görüntü yönetmeni “Kıskanmak” adlı Türk dizisinin görüntü yönetmeni olmasın. Çünkü o diziden yalnızca iki dakika izledim. O iki dakika boyunca kamera sabit duramadı, kadraj sürekli kayıp duruyordu. Sanki tripod bile hikâyeye inanmamış… Belki de Türk dizi sektörünün çöküşüne birinci elden şahit olmak onu da sarsıyordur. Şaka bir yana sektör çakışanlarından öğrendiğim bilgiye göre dizilerin uzun olan sürelerini yetiştirmek için böyle bir uygulamaya gidiliyormuş. Yani kamerayı sabitlemek için kullanılması gereken bazı aparatlar sırf süreyi yetiştirebilmek adına kullanılmıyor bu durumda da görüntülerin titremesine, kadraj kaymasına, görüntülerin iyi çekilememesine neden oluyor. Bir takım setlerde bazı oyuncuların durumun farkında olsalarda, sonuçta yapımcının dediği olacağı için seslerini çıkaramıyorlar. Galiba sektörün girdiği ekonomi çıkmazında artık izleyicinin seyir zevkininde önemsiz olduğuna karar verildi. Anlayacağız artık izleyici harcanilir. Sektörün, toplanıp, “Biz ne yapıyoruz?” Demek yerine, “Nasıl giderek daha kötü hikâye anlatabiliriz?” Mantığı ön planda. Bu da dizi sektorürün galiba geri dönüş eşiğini çoktan aştığının büyük bir göstergesi. Konumuza geri dönecek olursak; The Girlfriend, bunun tam tersi: sakin, ölçülü, sinematografik bir dizi. İzleyiciyi bağırmadan geriyor, ışıltılı bir trajedinin içine yavaşça çekiyor. Bizim dizilerdeki gibi 10 dakikalarca bakışma da yok. İzlemenizi tavsiye ederim…
Ekleme Tarihi: 21 Ekim 2025 -Salı

The Girlfriend

Başrolde Robin Wright var. Wright, sadece oyuncu olarak değil, bazı bölümlerde yönetmen olarak da yer aliyor ki bu da dizinin atmosferini belirleyen etkenlerden birisi oluyor. Kamera diliyle duygusal mesafeyi bir arada kurabilmiş; bu, kolay bulunmayan bir denge. Karakterinin kırılganlığını, aynı zamanda bastırılmış gücünü ekrana taşırken, hem oyuncu hem yönetmen olarak çok iyi bir iş çıkarıyor.

Dizinin IMDb puanı 7.3/10. Sürükleyici yapısı, görsel kalitesi ve özellikle Wright ile Olivia Cooke arasındaki gerilim, hikâyeyi dinamik tutuyor.

Bu arada Olivia Cooke da bir paragraf eklemem gerekirse, uzun yıllardır izlediğim Cooke her daim üzerine katarak gidiyor. Burada da karakterin hakkını her türlü veriyor. Ülkemizde giderek dudak dolduran kadın oyunculara nazaran yetenek, kariyer ve kalite dolduruyor. Sanıyorum ve üzülerek belirtiyorum ki Türk oyunculuk sektörü da özellikle kadınlarda tek tip rol yapmaktan çökme noktasına geliyor. Bu onların suçu değil tabii ki. Sonuçta pazar ne istiyorsa üründe ona göre şekillenir.

Dizinin arada kalmış karakteri Daniel’e hayat veren Laurie Davidson tenis topu olmayı son derece iyi becermiş. İşin şakası bir yana, oyunculuklar, yönetmenlikler ile kurgu da en az senaryo kadar başarılı.
Yine de dizinin biraz öngörülebilir ilerlediğini söylemek gerek. Bu durum, hikâyenin beklentisini bir nebze düşürse de, finalde kısmen de olsa bir ters köşe yaşanıyor. Bu da diziyi tamamen tahmin edilebilir olmaktan kurtarıyor; seyirciye “sonuna kadar izlemişim, iyi bari” dedirten bir kapanış oluyor.

The Girlfriend’in öyküsü, hem kültürel hem dramatik açıdan Türk seyircisine çok uygun. Hatta büyük ihtimalle ilerleyen yıllarda bir Türk dizisi olarak uyarlanacağını düşünüyorum. Zira burada malzeme bol: sınıfsal fark, anne-oğul saplantısı, kıskançlık, kadınlar arası güç savaşları… Bizim televizyon dünyasının bayıldığı konular.

Yalnız bir dileğim var, “Umarım olur da dizi Türkiye’de konu, senaryo yokmuş gibi”bu dizi de uyarlanırsa, dizinin görüntü yönetmeni “Kıskanmak” adlı Türk dizisinin görüntü yönetmeni olmasın. Çünkü o diziden yalnızca iki dakika izledim. O iki dakika boyunca kamera sabit duramadı, kadraj sürekli kayıp duruyordu. Sanki tripod bile hikâyeye inanmamış… Belki de Türk dizi sektörünün çöküşüne birinci elden şahit olmak onu da sarsıyordur. Şaka bir yana sektör çakışanlarından öğrendiğim bilgiye göre dizilerin uzun olan sürelerini yetiştirmek için böyle bir uygulamaya gidiliyormuş. Yani kamerayı sabitlemek için kullanılması gereken bazı aparatlar sırf süreyi yetiştirebilmek adına kullanılmıyor bu durumda da görüntülerin titremesine, kadraj kaymasına, görüntülerin iyi çekilememesine neden oluyor. Bir takım setlerde bazı oyuncuların durumun farkında olsalarda, sonuçta yapımcının dediği olacağı için seslerini çıkaramıyorlar. Galiba sektörün girdiği ekonomi çıkmazında artık izleyicinin seyir zevkininde önemsiz olduğuna karar verildi. Anlayacağız artık izleyici harcanilir. Sektörün, toplanıp, “Biz ne yapıyoruz?” Demek yerine, “Nasıl giderek daha kötü hikâye anlatabiliriz?” Mantığı ön planda. Bu da dizi sektorürün galiba geri dönüş eşiğini çoktan aştığının büyük bir göstergesi.

Konumuza geri dönecek olursak; The Girlfriend, bunun tam tersi: sakin, ölçülü, sinematografik bir dizi. İzleyiciyi bağırmadan geriyor, ışıltılı bir trajedinin içine yavaşça çekiyor. Bizim dizilerdeki gibi 10 dakikalarca bakışma da yok.

İzlemenizi tavsiye ederim…

Yazıya ifade bırak !
Okuyucu Yorumları (0)

Yorumunuz başarıyla alındı, inceleme ardından en kısa sürede yayına alınacaktır.

Yorum yazarak Topluluk Kuralları’nı kabul etmiş bulunuyor ve kalpgazetesi.com sitesine yaptığınız yorumunuzla ilgili doğrudan veya dolaylı tüm sorumluluğu tek başınıza üstleniyorsunuz. Yazılan tüm yorumlardan site yönetimi hiçbir şekilde sorumlu tutulamaz.
Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için çerezler kullanılmaktadır, sitemizi kullanarak çerezleri kabul etmiş saylırsınız.